tarihinde yayınlandı 1 Yorum

Allocation – Sezon İçi Yönetim Nedir?

Aşağıda okuyacağınız yazı, LC Waikiki İş Analitiği ve İş Geliştirme Departmanı tarafından çıkarılan Analything adlı bültenden alınmıştır. Yazı benim tarafımdan kaleme alındığı için burada yayınlıyorum. Bu yazıda Allocation nedir, Allocator ne iş yapar anlatmaya çalıştım. Şirket içinde yayınlanan halinde bazı değişiklikler yaptım.

Not: Google üzerinden web siteme gelen kişileri incelediğimde Allocation ve Allocator kelimelerinde artış olduğunu gördüm. Bu yazının Allocation alanında çalışacak kişilere ön bir bilgi vermesi dileğiyle. Keyifli okumalar dilerim.

Sezon içi yönetim (Allocation) gerçekten zor mu? Ali, Veli, Pelin

Giyim Perakendesinde bir döngü bulunur. Eğer uzak doğuda üretim yaptırıyorsanız bu döngü çok daha aşikardır. Hele hızlı moda denilen sektörün lideriyseniz bunu bilmemek imkansızdır. Bu şirkette herkesin bildiği döngü şu şekildedir.

grafik

Satışa sunulmadan 9-12 Ay kadar öncesinden hangi ürünlerin ne kadar üretileceği belirlenir. 6-9 ay öncesinden üretim siparişleri verilir. 0-3 ay öncesinden ürünler lojistik merkezine gelir. İşte o ürünler o merkez depoya gelir ya, sezon için yönetim denilen süreç başlar.

Sezon içi yönetim (Allocation). 3 kelime. Bu 3 kelime ne kadar zor olabilir. Ürünler merkez depoya geliyor ve mağazaya yollanıyor. “Ürün burada, mağaza şurada, planda ortada. E hadi yollasana” demek o kadar da kolay değil.

Aslında her şey 12 ay önce başlıyor. Yani planlama sürecinde. Her bir ürünü ilgili mağazalara planlıyoruz ve bu plana göre üretim yaptırıyoruz. Buna rağmen neden halen ürünleri mağazalara yollamada sıkıntı yaşıyoruz? Bu sorunun bir tane cevabı yok. Bir çok cevabı mümkün. Mesela, Planlamanın 1 sene öncesinden yapılması, Mağaza gruplamasının yeterli olmaması, üreticiden ürünün zamanında gelmemesi, ürünün planlandığı haftalarda hava şartlarının beklenenin dışında gerçekleşmesi, ekonomik durumlar, inspectiona takılma, beklenen satışların gerçekleşmemesi, kapasiteden fazla ürün planlanması, vs. Bunun gibi birçok neden sayılabilir. Eğer her şey harika olsaydı ve saydığımız ve sayamadığımız sebepler beklendiği ve istenildiği gibi olsaydı sezon içi yönetim o kadar da zor olmazdı.

analitik

Ürün merkeze geldikten sonraki süreci biraz daha detaylı inceleyelim ve biraz da matematik ile süsleyelim. Ürün merkez depomuza geldikten sonra inspection ve depolama aşamalarından geçiyor. Sonrasında ürünler rezerveye hazır hale gelir ki sezon içi yönetim (allocation) buradan itibaren başlar.

Ali (Allocator’ın kısaltması olarak kullanılacaktır) pazartesi günü sabahın köründe şirkete gelmiştir. Coşkun Abi’den tost mu yoksa kapıdaki simitçiden açma mı alayım ikileminde kaldıktan sonra Veli’nin (Diğer Allocator) aldığı simide ortak olurum diyerek X-Ray cihazından geçmiş ve kartını evde unutmadığına şükrederek sırıtarak merdivenlerden çıkmaya başlamıştır. Ali masasına ulaştığında o gün yapılacak işlerin listesini çıkarmak için defterinin beyaz bir sayfasını açmış ve yazmaya başlamıştır.

  1. Trading Toplantısına katılınacak
  2. Projeksiyon yapılarak mağaza ihtiyaçları belirlenecek
  3. İlk Sevkiyatlar yapılacak
  4. Haftasonu satışı desteklenecek
  5. Transferler çalışılacak
  6. Veli’nin simidi yenecekti ama bunu bire yazmalıydım aslında
istihbarat

Kahvaltısını beleşe getirmenin ve Trading toplantısı ile güne başlamanın verdiği mutlulukla raporlarını çekmeye ve güncellemeye başlar. Veli simidinin yarısının yendiğini görünce küplere biner ama küpler hala dönmektedir ve o lap diye düşer. Pelin (Planner’ın kısaltması olarak kullanılacaktır) durumu fark etmiş ve arkadaşlara acele etmesini söyleyerek trading toplantısının yapılacağı odaya geçmiştir.

Trading toplantısı her zamanki gibi çok heyecanlı geçmektedir. Ürünler bir birleriyle yarıştırılmakta ve en iyi satandan en kötü satana göre sıralanmaktadır. Ali bir en iyi ürüne bir de en kötü ürüne bakarak haftasonu yaptığı mağaza ziyareti gözlemlerini katılımcılara aktarmaktadır. Toplantıda sonuç olarak bir strateji belirlenir ve ilk sevkiyat, rpt planları üç aşağı beş yukarı karar verilmiştir.

Ali masasına döndükten sonra Pelin ile tekrar bir araya gelerek spesifik olarak hangi ürünün bu hafta ilk sevkiyatının yapılacağını, hangi ürünlerin rpt yapılması gerektiğini, transfer ve iade planlarını konuşur ve iş planını günceller.

Önce mağazalarının durumunu incelemek için dönmeyi bırakmış olan Kapasite raporunu kullanarak projeksiyonunu yapar. Mağazaların ihtiyaçlarını belirler. Bu ihtiyaçları karşılamak için 2 + 2 seçeneği vardır. İlk Sevkiyat, RPT (2) yaparak ihtiyacı karşılamak veya Trasnfer, İade yaparak (2) ihtiyacı şekillendirmek.

yuksel

O anda üzücü bir haber alır. Yere düşen Veli hastaneye kaldırılmıştır. Tek başına kalmıştır. LC Waikiki’de tek bir allocator kalmıştır. O da Ali. (One man, one allocator, one destiny – dan lafontaine)

Elleri terlemesine rağmen sakinliğini korumaya çalışmaktadır. İlk olarak İlk Sevkiyat ve RPT yapmayı tercih eder. Hesaplamaya başlar.

Ürün yollayacak 1 Lojistik Depo ve ürünü alacak 400 Mağaza var. An itibari ile 4.000 farklı ürün var. Beden detayında düşünürsek 25.000 SKU anlamına geliyor. Bunlardan bir kısmı ilk sevkiyat bir kısmı ile de Replenishment yapacağım. Bunu yaparken aynı zamanda mağazaları patlatmamam gerekiyor. Yani dolulukları da göz önünde bulundurmam lazım. Tabi unutmadan kısıtlı stoklarıda en iyi satacak mağazalara yollamam lazım. Ya en zor olanı da koli bazında yollama kararı. Yok M bedeni satmış XL satmamış ve stok şişme yaşamasın ama satış kaybı da olmasın. İlk sevkiyatta kaç koli yollayacağım, Replenishmentta nasıl tahmin yapacağım. Mağazaların bir de alım limiti var. Veliiiiiiii, Allah seni bildiği gibi yapsın!
Şimdi bir ara verelim ve Ali’nin akıl hastanesine kaldırılmasına sebep olan problemi inceleyelim.

allocation

Ürün detayında sevkiyat yaptığımızı düşünürsek 400 Mağaza ve 4.000 ürüne rezerve girmemiz gerekiyor. Yani 400 x 4.000 = 1.600.000 tane karar verilmesi gerekiyor. Bu kararı verirken üç önemli hususu göz önünde bulundurması gerekiyor. Mağazaların alım limiti; her bir mağazanın bir limiti yani toplamda 400 kısıt bulunmakta. Grup ve Kategori dolulukları; 22 Grup için 22 x 400 = 8.800 kısıt, Grup – Kategori için 22 x 10 x 400 = 88.000 kısıt bulunmakta. Bunların dışında replenishment yaparken koli yollama kararını vermesi için her birini beden detayında incelemesi gerekiyor.

Eğer bu kararı SKU detayında vermesi gerekseydi (beden detayında rezerve girseydi), 400 x 25.000 = 10.000.000 tane karar olacaktı. Diğer kısıtlar aynı şekilde olacaktı.
Sonuç olarak, 1.600.000 ya da 10.000.000 farklı kararı verirken birbirine bağlı 400, 8.800 ve 88.000 kısıtı gözetmesi gerekecekti.

Sonuç olarak, merkez depo(lar)dan, mağaza(lar)a, çeşitli kısıtları ve değişkenleri (hava durumu, ürün karışımı, haftanın günü, vs.) göz önünde bulundurarak, ürünleri yollama kararını verme işine allocation (sezon içi yönetim) denir. Allocation zurnanın zırt dediği yerdir. Tasarım, planlama, üretim, inbound lojistik, inspection, depolama yapılmış ve son adım olan ürünler mağazalara yollanacaktır. Yani en son adımdır allocation. Bu karar ne kadar doğru verilirse ürünler o kadar iyi satışa dönüşecektir. Ne kadar kötü olursa, hem satan ürün engellenecek hem de iade maliyeti ortaya çıkacak ya da indirim yapılacaktır.

Kolay gibi görünse de aslında Merchandising’in en zor kısmıdır Allocation. Şimdiden tüm allocatorlara ve allocator adaylarına kolay gelsin 🙂

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Durumsal Liderlik Hakkında Özlü Bir Yazı

7 seneye yakın süredir çalışmakta olduğum bu güzel şirkette çeşitli eğitimler aldım. Hem teknik konularda hem de davranışsal konularda Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen kişileri ile tanışma fırsatı bulum. Şirketime bana sunduğu bu imkanlardan dolayı ne kadar teşekkür etsem azdır.

Bu eğitimlerden bazıları gerçekten çok etkiliydi. O kadar etkiliydi ki eğitimden çıkar çıkmaz öğrendiklerimi uygulamış ve çok pozitif geri dönüşler almıştım. Bu eğitimler, Sühan Bey’in verdiği Yönetim Yetkinliklerini Geliştirme Eğitimi, Nilhan Hanım’ın verdiği Atılganlık Eğitimi, Erdem Bey’in önderliğinde yaptığımız ve şirket dışında gerçekleştirilen tüm günlük uygulamalı eğitimler (Summitlerdeki eğitimler) ve son olarak da Bülent Bey’in verdiği Durumsal Liderlik (Çok Boyutlu Liderlik Eğitimi).

Durumsal Liderlik etkili bir liderlik sağlayarak, zaman içinde, performanslarının en üst düzeyine ulaşabilmeleri için, insanları geliştirme sürecidir. Kişinin belli bir amaç ya da görevdeki gelişim düzeyi (çeşitli yeterlilik ve bağlılık birleşimleri) ile liderin sağladığı liderlik stili (çeşitli direktif verici ve destekleyici davranış birleşimleri) arasındaki ilişkiye dayalıdır. Gelişim düzeyi kişiden kişiye, amaçtan amaca, görevden göreve değiştiğinden en iyi olarak tanımlanabilecek bir liderlik stili yoktur. Durumsal Liderlik bir ortaklık modelidir. Kişinin gelişim düzeyi, yeterliliği ve bağlılığına göre doğru liderlik stilini uygulama sanatıdır. (Çok Boyutlu Liderlik II – Makale – Blanchard)

Bu yazımda, jenerasyon arasındaki farklar, geleneksel Türk aile yapısı ve durumsal liderlikten bahsedeceğim. Durumsal Liderliğin sadece iş hayatında değil, hayatımızın tüm alanında kullanabileceğini anlatmaya çalışacağım.

X, Y, Z, Baby Boomer ve Sessiz Kuşak. Son zamanlarda jenerasyonlar arası iletişim konusunda bol bol makale okuyorum. Babamın benimle iletişim kurmakta yaşadığı zorluğu ben bugünlerde kardeşimle iletişim kurarken yaşıyorum. Babam BB jenerasyonun bir üyesi, Ben Y jenerasyonun ilk üyelerinden, kardeşim ise Y jenerasyonunun son üyelerinden biri. BB tarafından yetiştirilmiş olduğum için ve çevremdeki X jenerasyonu popülasyonu çokluğundan dolayı kendimi her zaman bir X jenerasyonu olarak görmüşümdür.

Ben (X), kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren biriyim. İş yaşamımda çalışma saatlerine uyumlu olup iş motivasyonum yüksektir. Yaşamak için çalışırım. Teknolojiyi yakından takip ederim ama arada koptuğum olur.

Babam (BB), Teknoloji yaygın olmadığı için çoğu zaman işlerini kendi kendine yapmak zorunda kalmıştır. İş sadakati yüksektir. Çalışmak için yaşamıştır. En vurucu olan ise, önce çocuklarına daha sonra ise anne ve babalarına bakmışlardır. Sadakat ve kanaatkarlık duyguları yüksektir.

Kardeşim (Y), bağımsız olmayı seviyor (Bugünlerde trenle avrupayı dolaşıyor) Zaman kısıtlaması (gelecekte mesai saatleri) hoşuna gitmiyor. İş saatinden çok işe odaklanmayı seviyor. Önemli olan işin yapılıp yapılmayacağı olarak bakıyor olaylara. Örgütsel bağlılığı az, yani gelecekte çok iş değiştireceğini düşünüyorum. En büyük farkımız, sadece yaşamını sürdürebilmek için değil, daha rahat para harcamak için iş hayatında olmak istiyor. Bir de hemen yönetici olmak istiyor(lar)

Z jenerasyonunda olan yiğenime hiç değinmiyorum bile. Aile içinde bulunan bu 3 kuşakta yaşanan iletişim krizi gün geçtikçe daha da artıyor. Bunun bir sebebi de Türklerin geleneksel bir yapıda olmasından kaynaklanıyor. Bu geleneksel yapının engellediği açık iletişimden dolayı insanlar hep birbirleriyle kaçak dövüşen iletişimi tercih etmektedirler. Bunu biraz daha somutlaştırabiliriz. Babalar genelde oğullarıyla direkt konuşmayı çok uygun bulmazlar. Genelde annesi üzerinde konuşurlar. Anne bu durumda hem babayı hem de çocuğunu idare etmeye çalışmaktadır. Arada kalan kişi anne olur. İki tarafı da üzmek istemeyen anne, söylenenleri sansürleyerek ulaştırır. Bu da iletişim kalitesini düşürür. (Ama kavgaların önüne geçer) Bir diğer örnek ise kişilere hatalarını doğru zamanda söylenmemesidir. Ebeveynler bir hatayı gördüklerinde, iş yaşamındaki gibi 24 saat sonra geri bildirim vermezler. Çocuğun bir hata yapmasını da ha beklerler. Bu hatanın ardından bir önceki hata ve bunun gibi bir demet çocuğun önünde belirir. Bir çok hata yaptığını gören çocuk cevap veremez. Bu saatten sonra sadece itaat eder. Hatalarını öğrenir ama nasıl telafi edeceğini hiçbir zaman öğrenemez.

Aile içinde bulunan diğer bir problem ise, ebeveynlerin çocuklarına bir şey öğretirken genelde geleneksel yöntemleri kullanmasıdır. Evde bir işin yapılması istendiği zaman, çok fazla detay verilmez ve kendi kendine öğrenmesi beklenir. Diğer bir deyişle yüzme bilmediği halde açık sulara atarlar. Debelenip kendi kendine yüzmeyi öğrenmesini beklerler. Eğer boğulursa kendileri için bir fırsat doğmuş ve ebeveyne muhtaç olmuş olur. Öğrenmek için ona sorması gerekecektir ya da Ebeveyn çocuğuna kızmak için fırsat bulmuş olacaktır. Eğer o işi yaparsa ve başarırsa, kendinden bir parça olan bu çocuk kendini gururlandırmış olacak bu da büyük bir haz verecektir. Her iki durumda karlı olan ebeveyndir ve çocuk zarar görecektir.

Geleneksel aile yapısında bulunan iletişim kazaları, jenerasyon farklılıkları ve iş yaptırmaktaki deneysel yaklaşımların sonucunda, problemler ortaya çıkmaktadır. Aslında iş hayatına baktığımız zaman her bir departmanı aile olarak görebiliriz. Geleneksel Türk ailesinde görünen bu problemlerin, iş yaşantısındaki çoğu departmanda da yaşandığı aşikardır.

Durumsal Liderlik Eğitimi, hem iletişim kazalarının önüne geçmekte, hem jenerasyonlar arası iletişimi kolaylaştırmakta hem de iş yaptırmadaki deneyselliği ortadan kaldırmak için harika bir disiplindir. Bu eğitimi aldıktan sonra kişileri suya atıp boğulmalarını izlemek yerine onlara kolluk ve simit vererek köpekbalıklarının arasında sağ kalma mücadelelerini izlemek daha keyifli oluyor (:) Köpek balıkları çırpınmayan insanlara daha az saldırdığı bilinen bir gerçektir.) Şaka bir yana, durumsal liderlik sayesinde herkese aynı liderlik stilini uygulamaktan kurtularak, kişilerin hem motivasyonunu, hem özgüveninini hem bağlılığını (Özellikle Y jenerasyonunda olmayan bir şey) arttırarak iş bilgisini geliştirebilirsiniz. Aslında en büyük problemin kişilerin yetkinliğine göre doğru liderlik stili uygulamamamızdan kaynaklandığını görebiliriz.

Bu eğitimi aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Umarım tüm liderler bu problemleri anlar, özümser ve doğru tekniklerle bunlar çözebilirler.

Not: Bu yazı yazılırken http://www.acikbilim.com/2013/09/dosyalar/nesiller-ayriliyor-x-y-ve-z-nesilleri.html adlı siteden alıntılar yapılmıştır.

tarihinde yayınlandı 6 Yorum

Kullanıcı, Yazılım Uzmanı, İş Analisti, İş Zekası Uzmanı ve İş Analitiği Uzmanı

Son zamanlarda popüler olan ve önümüzdeki 5 yıl daha bu popülerliğini devam ettirecek olan meslekler var. 2012’nin Gözde Meslekleri adlı yazımda popüler olan Veri Madenciliği Uzmanı ve İş analisti 2014 yılında popülerliğini devam ettiriyor. Bunlara ek olarak Türkiye’de son dönemde öne çıkan İş Zekası Uzmanlığı da ön sıralarda yerini almış durumda. Daha önceki birkaç yazımda bu mesleklerin ne iş yaptığını yazmaya çalışmıştım. (1, 2, 3) Bugünkü yazımda size bu mesleklerin ne iş yaptığını farklı bir bakış açısından anlatmaya çalışacağım.

son_kullanici

Bu arkadaşımızın adı Son Kullanıcı (End-User) Kendisi herhangi bir şirkette bir paket programı kullanarak işlerini halletmektedir. Bu bir yazılım programı (SAS, Oracle Retail, LOGO, Netsis, Link, vs.) olabileceği gibi şirketlerin kendi in-house yazdıkları yazılımlarda olabilir. (bknz. LC Waikiki) Muhasebe, İnsan Kaynakları, Planlama, Lojistik vb. süreçlerde çalışmaktadır. Çalıştığı süreçle ilgili olan program modülüne girmekte ve işlerini yapmaktadır.

yazilim_uzmani

Bu arkadaşımızın adı BT Yazılım Uzmanı (IT Software Developer) Bu örneğimizde, kendisi herhangi bir şirkette bir yazılım paketini geliştirmekten sorumludur. Özellikle açık kaynak kodlu yazılım kullanan ve kendi yazılımını kendi yapan şirketlerde bolca bulunur. Asosyal oldukları ve eğlenmeyi bilmediklerine dair söylentiler vardır. Bunların tam aksine hem çok eğlenceli hem de çok sosyal insanlardır.
Son Kullanıcı ve BT Yazılım Uzmanı iş dışında çok iyi arkadaş olmalarına rağmen, konu iş olduğunda hiç çekilmez olurlar. Birinin beyaz dediğine diğer siyah der. İkisi de birbirlerinin işinin çok kolay olduğunu söyler durur.
Son Kullanıcı: Yazılım Uzmanı ne yapıyor ki? Akşama kadar internete girip, yarım saatte bir düğme ekliyorlar. Word’de yazı yazmak ile yaptıkları iş arasında ne fark var ki allasen? Bir günlük işi Bir hafta demiyorlar mı? Full yatış!
BT Yazılım Uzmanı: Adamların hem ekranlarını yap, hem sistemlerini hem yaptıkları işi bil, sonra bıdı bıdı konuşsunlar. Bu kadar ekran, alt yapı olduktan sonra onların işini ben de yaparım. O ekranları paintte yapmıyoruz biz.

yazilimci_kullanici

Bu iki arkadaş yüz yıllardır bir birleri ile anlaşamamışlardır. Şirkette her iki departmanda farklı katlarda bulunmasının nedeni de birbirlerine ulaşamaması içindir. Hatta ve hatta çoğu BT departmanın kapısında kartlı giriş sistemi vardır. Her ne kadar karizmatik görünsün diye yapılmış olduğu düşünülse de asıl sebebi Son Kullanıcı adlı kişilerin içeri girmesinin engellenmesidir.

is_analisti

Bu savaşa bir dur demek, iki tarafın arasında elçi görevi görmek, dekoderlik yapmak için yeni bir pozisyon oluşturulmuştur. Bu savaşı bitiren beyaz atlı şövalyemiz, İş Analistidir. Kendisi, arada kalmışların kahramanı, hem fakirliği hem zenginliği görmüş, BT Yazılım Uzmanının çekilmez hareketlerini, Son Kullanıcın kaprislerini yaşamış sindirmiş ve benimsemiştir. Hem BT’deki hem Son Kullanıcıdaki düşünme yetisine sahiptir. Değişik bir karakterdir İş Analisti. Bu arkadaşımız iletişim gücü yüksek ve analitik yönü gelişmiştir. Yani resmin tamamını görebilen ve gelecekteki ihtiyaçları tahmin edebilen bir yapıdadır. Pratik zekası yüksek, matematik ile arası da iyidir hani. Yazmayı seven, öğrenmeyi seven, düşündüklerini rahat anlatabilen biridir kerata.

yazilimci_kullanici_is_analisti

Kullanıcılarla, yazılım uzmanlarının arasını düzelttik. Artık çok iyi bir şekilde anlaşabiliyorlar. Kullanıcı istiyor, yazılım uzmanı hallediyor. Fakat Kullanıcının dertleri bitmiyor. Ekranlara birçok bilginin gelmesini istiyor. Her şey ekranda olsun, bütün verileri ekrana basalım diyorlar. Yazılım Uzmanları da rahat durmuyor bu arada. İş analistinden gelen analizlerdeki verileri bulabilecekleri veri altyapının olmadığından dert yanıyorlar. İlişkisel veri tabanları iyi hoş da, datamartlar, warehouse sistemleri yok ki özetlenmiş veriden yapalım bazı sistemleri.

is_zekasi

İşte karşınızda ikinci beyaz atlı prensimiz. İş Zekası Uzmanı. Bu arkadaşımız Türkiye’ye yakın zamanda geldi. Yurtdışında doğdu. Gerçi doğum tarihine baktığımızda çok genç olduğunu görmekteyiz.
Daha önce yazdığım yazıda iş zekası hakkındaki şu satılar çok manidardır. “Rekabet dünyasında, çalışanların ve yöneticilerin daha verimli işlere zaman ayırabilmesini sağlayan sistemlerdir. Türkiye henüz olayın ehemmiyetini kavrayamamış olsa da personelin ve zamanın tasarruflu kullanılmaması sonucu elde edilen zararları azaltmaya yönelik raporlama, analizleme, görüntüleme, geliştirme konularında yardımcı olurlar.”
Görevleri ikiye ayrılmaktadır; BT’ye hizmet edenler, kullanıcıya hizmet edenler.
BT’ye hizmet edenler, Veriambarları ve OLAP alt yapılarını oluştururlar. Mimarlara benzerler. Eğer doğru yapıları kurmazlarsa verimsiz sistemler inşa ederler. Türk Müteahhit olarak da düşünebilirsiniz. Kullanıcıya hizmet edenler, veriyi süreçlerin daha verimli olması için geliştirme amaçlı kullananlardır. Yani kullanıcıların raporlama ihtiyaçlarını karşılarlar. Konu hakkında iş bilgisine sahiptirler ve bu bilgi ile teknik bilgiyi harmanlayıp, kullanıcılara sunarlar. Hem alt yapı hem, rapor hem de iş bilgisine sahip oldukları için zor bulunur hint kumaşları gibidirler. Bir iş zekası uzmanının yetişmesi seneler almaktadır.

yazilimci_kullanici_is_analisti_is_zekasi

Ve işte son kahramanımız geliyor. Biliyorsunuz, konserlerde en son sırada en iyi şarkıcılar çıkar. Bizim kahramanımızda en iyi olduğu iddiasındadır. Hem beyaz hem de unicorn bir ata binmektedir. (Unicorn zaten tek boynuzlu efsanevi at demektir. Bir daha at yazmana gerek yoktu)

is_analitigi

Analitik kelimesinin bir kaç anlamı bulunmaktadır. İlk anlamı, parça ile bütün arasındaki ilişkiyi çözmek ve özüne inmektir. Diğer anlamı ise verinin içindeki anlamlı deseni keşfetme sanatıdır.
Peki İş analitiği nedir?
Deloitte’ye göre; İş Analitiği, veri yönetimi ve ticari bilgi ve performans raporlaması (BI) gibi temel konuların yanı sıra tahminsel modelleme, optimizasyon ve simülasyon gibi sofistike konuları kapsamaktadır. Somut verilere ve bilgiye dayalı bir şekilde karar verilebilmesini sağlayan İş Analitiği, firmanızın performansını detaylı bir şekilde anlamanızı ve geleceğe yönelik neler yapılabileceğini belirlemenizi sağlayarak rekabet avantajı elde etmenize yardımcı olacaktır.
İş Analitiği, en uygun yöntem biliminden yola çıkarak son teknolojileri kullanan akıllı sistemler kurarak, iş süreçlerini en etkin ve en verimli hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken, Optimizasyon, simülasyon gibi mühendislik çözümlerini kullanırken, veri analitiği ve veri madenciliği kullanarak verinin içindeki anlamlı deseni keşfetmektedir. Sektör hakkındaki bilgi ve tecrübesi sayesinde entegre ve iş hedeflerine uygun çözümler üretmektedirler.
Ve işte bulmacamızın son parçası da eklendiğine göre yazımızı da bitirebiliriz.

İş Tanımları

Tüm sorularınızı İletişim linkine tıklayarak tarafıma ulaştırabilirsiniz. Kalın sağlıcakla.