Merhaba;
İçinizdeki ışığın evreni aydınlatmasının, varlığınızla gurur duyulup yokluğunuzun aranmasının ve baki kalan şu kubbede hoş bir seda bırakmanın tek bir şartı var:
“İnsan sevdiği işi yapmalı her ne olursa olsun.”
Veda etmeden önce, beni tanımayanlar için kendimi tanıtmak isterim. Daha tanışmadan vedalaştı demeyin arkamdan.
Google arama motoruna Sabri yazdığınızda aşağıdaki sonuçlar çıkar. İnternet üzerinde Sabri isminin verdiği zorluğa rağmen, ismimi her zaman çok sevmişimdir.
Ben Sabri Suyunu. 1984 yılında İstanbul’da doğdum. 2007 Yılı Kasım ayından beri LC Waikiki’de çalışıyorum. Sabah 06:30’da evden çıktığım ve 19:30’da eve gittiğim düşünüldüğünde, 24 saatimin 13 saatini bu ailede geçiriyorum. Yani %54. Ailemden, dostlarımdan, arkadaşlarımdan daha çok vakit ayırıyorum bu müesseseye. Yani hem ailem, hem dostum hem de en iyi arkadaşım oluyor LC Waikiki.
Ben LC Waikiki’de doğdum. Üniversiteden mezun olur olmaz LC Waikiki’de işe başladım. Bu süre zarfında, evlendim, askere gittim, araba aldım ve Allah’ın en büyük hediyesi olan bir çocuk sahibi oldum. Bunların hepsi olurken benim ailemin yanında LC Waikiki vardı. Başka şirkette ne oluyor bilmiyordum. Bilmeme de gerek yoktu. Mutluydum. Ama
Bugün ailemden ayrılıyorum.
Tamam her şey toz pembe değildi. Sıkıntılar yaşadım. Ama bağlılığımı kaybetmedim hiçbir zaman. Bağlılığım düştü ama toz kondurmadım LC Waikiki’ye. Herkese şirketimi anlatıyordum. Yaptığımız işleri, çalışma ortamını, değerlerimizi anlatıyordum. Vizyonumuzdan bahsediyordum. Şirkette işler iyi gitmese de anlatmaya devam ediyordum. 8 sene içerisinde 10’dan fazla pozisyon değiştirdim. 10’dan fazla yöneticiye de direkt bağlı olarak çalıştım. Bu süreç beni çok yordu ama çok da şey öğretti. Kimlerle çalışmadım ki, Osman Şentürk, Serkan Ulukaya, Cemil Yıldız, Erdem Çalışkan, Mesut Akyıldız, Hakan Uğur, vs. Sonra ben yönetici oldum. Uzman Yardımcısı olarak başladığım serüvende Müdür olarak görev aldım 2012 yılında. LC Waikiki’nin en genç müdürlerinden biri oldum. Benimle beraber 4 kişilik bir ekibim vardı 10 kişi olduk. Yeni bir mezun olarak girdiğim bu şirkette bir çok şey öğrenmiştim. Serkan Bey’den aldığım bayrağı daha ileriye taşımak için çalışmaya başladım.
Bayrağı biraz daha ileri taşımak için kolları sıvadım. Serkan Bey’i teknik olarak geçmemin imkanı yoktu. Elimden geleni yapacaktım. Ekibimle Otomatik Sevkiyat Sistemlerinde harika işler çıkaracaktık. Yurtdışı açılımında en önde olacaktık. Farklı departmanlarla ortak bir çok başarılı proje yapacaktık. Departmanın rotasını optimizasyona çevirecektik. Tekstil perakendesinde bir ilk olan ve IBM’in iki organizasyonunda ve bir çok üniversitede başarısı hikayesi olarak anlatılan “Mağazalar Arası Transferin Optimizasyon ile Çözülmesi” projesini devreye alacaktık.
Bunların dışında, farklı yetkinlikler kullanmanın zamanı gelmişti. Bu veda yazısında teknik başarıları anlatmayacağım. Anlatsam zaten sayfalara sığmayacaktır. Bu sebeple geçmişe dönüp yaptığımız garip işlere bir bakalım. Evet, Bir yönetici olarak, bazı şeyleri olması gerektiğinden farklı yaptığım doğrudur. Bir duyuru maili, bir organizasyon, bir iş arama süreci, hep olması gerektiğinden farklı ilerledi benim yöneticiliğimde. İlk olarak Duyuru Maillerinden başlayalım. Daha önce yazdığım bir mail örneği bulunmaktaydı. Aşağıda da farklı duyuru maili örnekleri bulunmaktadır.
Merhaba;
Aşağıda bir şairin Allocation hakkında yazdığı şiir bulunmaktadır. Bu şiiri okuyup aşağıdaki soruyu tarafıma cevaplamanız istenmektedir. İlginiz için şimdiden teşekkür ederiz.
Şiir
Bir allocator yoktur ki açmamış olsun ekran-ı rezerve
Girer gece gündüz rezerve bakarak sadece geçmişe
Bulmuş “şu kadar haftaya tamamla” diye bir parametre
Doldurur tüm mağazaları elinden geldiğinceŞiirin çözümlemesi
Şair, yukarıdaki dizelerde bir allocatorun rezerve girerken yaptıklarını anlatmaya çalışmıştır. Allocatorların gece gündüz çalıştığını vurgulayan şair, rezervelerin sadece geçmişe bakılarak girdiğini iddaa etmiştir. Rezervelerin şu kadar haftaya tamamla diye bir parametre ile girildiğini ve mağazaların doldurulmaya çalışıldığından dem vurmuştur.Soru:
Bir Allocator neden rezerve girerken “… haftaya tamamla” mantığına göre rezerve girmektedir? Bu bir ezber midir yoksa arkasında bir mantık var mıdır? Tam olarak bu şekilde rezerve girerken ne yapılmak istenmektedir? Detaylı olarak cevaplarınızı bekliyoruz.Dikkat
Cevap veren kişiler arasında yapılacak çekilişte sürpriz bir hediye verilecektir. Cevabın doğruluğu bizim için önemli değildir. Cevpalar 3. Şahıslarla paylaşılırken isminiz gizli tutulacaktır.“Aaa rezil olurum yanlışsa” “Yazıyozda noluyo” “Çok biliyorsan kendin cevapla”
“Bugüne kadar söz verdiği çikolataları alsın önce” gibi düşünceleri aklınızdan çıkarın.
“Aaa rezil olurum yanlışsa” –> Rezil olmayacaksınız, yanlış da olsa isminiz bizde gizli kalacaktır.
“Yazıyozda noluyo” –> Yazıyosunuz ve biz sizin yazdığınız her şeyi değerlendiriyoruz. Şirkete katkınız oluyor
“Çok biliyorsan kendin cevapla” –> Çok bilmiyorum. Öğrenmek için soruyorum. (Şaka şaka biliyorum ki cevabı ben)
“Bugüne kadar söz verdiği çikolataları alsın önce” –> Bugüne kadar söz verip de almadığım çikolata mı varmış? (Evet var, borcum neyse öderim (ÖDEMEDİ))
Eğer bu maili, klasik cümlelerle yazsaydık, 40’a yakın kaliteli cevap alamazdık. Allocatorların içindeki şair ruhu ortaya çıkaramazdık. Bu cevaplardan bir kitapçık çıkarıp allocatorlara yollayamazdık.
Bu da bir diğer duyuru maili:
Merhaba Sevgili Şiir Severler;
Yo! Birazdan okuyacağınız şiirdeki gizli mesajımızda, sorularınıza dönüş için maksimum süre hedefimizi açıklamaktayız.
Analitik Sanat EkibiDönüjem Ben Sana
Hey sen alokeytır!
Email at hadi yardır.
Doluluğun düşer rezerven onaylanmazsa,
En güzeli sen buyer grup kaydır!Fena olmaz aslında onay doğru çalışsa…
Belki bi bildiği vardır, sistem ne de olsa (!)
Eğer olay hala çok karışıksa,
Şüphe etme sor bize elbet cevabı vardır!Sorular sorular sorular…
Analitikçiler sırayla cevaplar.
Analiz edecek dönecek elbet sana,
Termini gör mısraların başında!Artık mail ya da forumdan sorduğunuz sorulara cevabımızı hedef saatler içinde vereceğiz. So Check it out man!
Not: Şair, söz yazarı, bestekar Melih Çelik’e teşekkürlerimi sunarım 🙂
Beş saat kuralında o kadar başarılı olamadık belki ama yine de etkiliydi bence 🙂
Departman olarak, hep organizasyonların peşindeydik. Guitar Hero partylerinden Kelle Paçacılara kadar bir çok yere gitmiştik. Fakat, iş senelik departman bütçesini yemeye gelince asıl organizasyon orada ortaya çıktı. GOYDOY. Goy goy ve Doymak kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkan GoyDoy, her sene 1 tane düzenlenen bir organizasyona dönüştü. Temelde, belirlenen bir muhitteki en lezzetli yemekleri ufak porsiyonlar şeklinde yemeye odaklanan aynı zamanda muhabbetin de dibine vuran bir organizasyondu. Birincisi 2013 yılında Sirkeci-Eminönünü-Beyazıt’ta, İkincisi ise 2014 yılında Beyoğlu-Taksim’de düzenlendi. www.goydoy.com adresinden aktivitelerimizi takip edebilirsiniz. Ya da google’a “eminiönde ne yenir” yazsanız hemen çıkar zaten 🙂
Biz hem goy goy yapan hem de en güzel yemekleri keşfetmek için sokak sokak dolaşan bir grubuz. Geziyoruz, yiyiyoruz, goy goyun dibine vuruyoruz.
GoyDoy 19 Nisan 2014 tarihinde ilk turu ile başlayacak. Amacımız önce İstanbul, sonra Türkiye ve en sonunda Dünya’daki lezzetleri keşfetmek.
Yediğimiz içtiğimiz bizim olacak ama yine de fikir sahibi olmanız için buradan hem gittiğimiz yerleri hem yediklerimizi hem de içtiklerimizi buradan yazacağız.
GoyDoy.com’dan bir yazı:
Türk Kahvesi – Şark Kahvesi – Beyazıt Kapalı Çarşı
Nuruosmaniye , Mercan ve Beyazıt arasında yer alan Kapalıçarşı 64 cadde ve sokağı , iki bedesteni , 16 hanı , 22 kapısı ve yaklaşık 3.600 dükkanı ile dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezlerinden biridir. 45.000 metrekare kapalı alana sahip olup, içinde yaklaşık 20.000 kişi çalışmakta ve mevsimine göre günde 300 ile 500 Bin arasında ziyaretçi almaktadır.
Efsaneye göre, İstanbul’un altı birbirine bağlı dehlizlerle kaplıymış. Hatta bu dehlizlere Yerebatan Sarayı’nın gizli bir yerinden de giriliyormuş ve tünel, denizin dibinden devam edip taaa Kınalıada’ya kadar gidiyormuş.
Tüneller Kapalıçarşı’nın altından da geçiyormuş tabii. Hatta şu an, Çarşı’nın gizli tutulan bir yerinden girilebiliyormuş bu tünellere… Buralarda yemek takımı üzerine çalışan gümüş kaplama atölyeleri varmış. Yerin dibindeki yere ruhsat verir mi belediye? Hepsi kaçakmış bunların… Çalışanlara da işe başladıkları gün, dehlizlerden kimseye bahsetmeyeceğine dair Kur’an’a el bastırılıp, yemin ettiriliyormuş.
Tüneller çarşının altından başka yerlere doğru da gidiyormuş ama buraları kullanmak kesinkes yasakmış. Bir keresinde hazine meraklarından, üç-dört işçi çocuk ilerilere gitmeyi denemiş.
Dehlizler labirent gibiymiş. Çocuklardan sadece biri geri dönmeyi başarmış, diğerleri yollarını bulamayıp tünellerde kaybolmuş. Dönen çocuk da (Allah muhafaza) aklını oynatmış. Çünkü ileriki kısımlar, iskeletlerle, insan boyunda böceklerle, farelerle filan doluymuş. Bu çocuk bir daha hiç “yeryüzüne” çıkmamış. Bütün gün dehlizlerdeki atölyelerde filan dolaşıyormuş, kim ne verirse onu yiyip, gece de artık nerede sızarsa orada uyuyormuş. Arada da yine tünellerin ilerilerine gidip birkaç gün kayboluyomuş ortalıktan. Döndükten sonra hiç birşey yiyip içmeden gözlerini öyle bir noktaya dikip, bakıp duruyormuş günlerce.
GoyDoy ekibi olarak bu dehlizleri araştırmak ve gizli hazineleri bulmak için Kapalı Çarşı’ya gittik. Saatlerce aramamıza rağmen gizli girişi bulamadığımız için pek ilerleme kaydedemedik. Sonuç olarak o kadar çok yorulmuştuk ki – aslında programımızda olmamasına rağmen – bir soluklanmak adına Kapalı Çarşının merkezinde bulunan tarihi Şark Kahvesi’nde bulduk kendimizi. Buraya Kapalı Çarşı esnafı olan astronottoman’ın tavsiyesi üzerine gittik. Kalabalık olmamıza rağmen yer bulabildik. Türk Kahvelerimizi sipariş ettik. Yanında lokumu ile birlikte servis edilen kahvelerimizin siz diyin kırk ben diyim yüz kırk yıl hatırı vardı. Kahvenin yanında edilen dost sohbeti ile sade kahveler bile tatlanmıştı muhterem okuyucular.
Siz siz olun yolunuz Kapalı Çarşı’ya düşerse Şark Kahvesi’nde bir Türk Kahvesi için. Söylentilere göre dehlizlerden dönen çocuk ayda bir defa bu kahveye gelirmiş. Sadece bir Türk Kahvesi söyler, soğuyana kadar gözünü ayırmadan kahveye bakar, sonra tek dikişte içip hesap ödemeden gidermiş ve bir anda gözden kaybolurmuş. Belki bir gün siz de bu genci görebilirsiniz.
Adres: Yaglikcilar Cad. 134 Isbank yani Kapalicarsi / iSTANBUL
Telefon: +90 212 512 11 44
Departmanda 1.5 senemi tamamlamıştım. Kadromu genişletmek istediğim için, şirket içine ilan açmayı planlıyordum. Daha önce şirket içine açtığım ilanlardan dolayı ağzım yanmıştı ve yoğurdu üfleyerek yiyordum. Dışarıdan çok sevimli bir departmandık, çok güzel işler yapıyorduk, sevenimiz çoktu ama ne zaman şirket içine bir ilan açsak, 5’ten fazla başvuru olmuyordu. Evet yanlış duymadınız. 5. Bu sebeple, bu sayıyı arttırmak için internette araştırma yaptım. Şirket içi pozisyon ilanlarının çok klasik olduğuna karar verdim. Sonuç olarak, farklı ve ilgi çekici bir ilan yayınlamaya karar verdim. İnsan Kaynakları bunu kabul etmedi. Ben de onlara ilanı yayınlamalarını söyledim. İlan yayınlandıktan sonra, gelen ilan mailini forwardlayarak aşağıdaki çalışmayı yolladım herkese:
İş Analitiği ve İş Geliştirme Uzman Yardımcısı ilanımız şirket içinde yayınlandı. İlanımıza başvurmadan önce bu departmanda çalışmak için uygun olup olmadığınızı test edebilirsiniz. (Büyütmek için üstüne tıklayınız)
Buna rağmen başvuru sayısı 5’i geçti mi? Tabiki hayır 🙂
Şirket içinde gerekli talebi bulamayınca, yeni bir proje tetiklendi. Bugünkü adı ProFashionals olan fakat bizim deyimimizle “Back to School” (Aman ne yaratıcı bir isim 🙂 ) olan proje. Üniversitelerin Endüstri Mühendisliği bilim dallarının lisans bitirme projelerine destek olma kararı aldık. Şirketimizin de desteği ile 6 üniversite ile görüştük ve aynı sene bir çoğu ile proje yaptık. Sene sonunda çok güzel bir organizasyonla da noktayı koyduk. Burada bu organizasyon hakkında detaylara bakabilirsiniz.
Son olarak, Departmanımızın tek sayılık dergisinden bahsetmek istiyorum. Sadece 1 sayı çıktı ama dolu doluydu. Bu dergi ile kendimizi anlatmak istedik. Ne iş yaptığımızı, neylerle uğraştığımızı kendi tarzımızla anlatmak istedik. Aslında sosyal insanlar olduğumuzu göstermek istedik. Aşağıda bu dergimizin giriş kapağı bulunmaktadır.
Evet bunlar yaptıklarımızdan birkaç örnek. Bir de yapmak isteyip de yapamadıklarımız var. Neler mi?
- “Bir toplantıda yapmak isteyip de yapamadıklarınız” konulu video
- İş Analitiği departmanı oyuncuları ile LC Waikiki reklam çekimi
- İş Analitiği ve İş Geliştirme Departmanı için MANGA
- Piknik (Pardon sonunda yaptık di mi onu 🙂 )
- Edirne’ye ciğer yemeye gitme
- Kağıt bardaklardan Speed Stacks yarışması (Bu hep aklımdaydı ama kimsenin haberi yoktur)
- Ekip olarak şirkette Counter Strike oynamak (Son 1 haftadır internet cafede oynarak kısmen yaptık bunu da)
- Lasertag, paintball, go kart (Departmanın hepsi gelsin diye beklersen olmuyormuş bu işler 🙂 )
Eveeeet. Bu uzun yazıyı da bitirmenin zamanı geldi. Bugün bu güzel şirketten ayrılıyorum. Bazen aklıma gelirdi. Acaba ben LC waikiki’den ayrılabilir miyim diye. Bağlılığım o kadar yüksekti ki, hayal etmekte zorlanırdım. Çevremdeki insanlar benim LC Waikiki’den hiçbir zaman ayrılamayacağımı söylerdi. Ama işte ben de gidiyorum.
Ben şirketimi seviyorum. Seviyorum, çünkü görüşüm, dinim, ırkım ne olursa olsun bana saygı duyuluyor. Seviyorum, çünkü bana bugüne kadar bir çok şey öğretti ve öğretmeye devam ediyor. Seviyorum, çünkü evime ekmek götürmeme aracı oluyor. Seviyorum, çünkü bir amaç uğruna çalışıyorum. Bugün ben kızgın ya da dargın ayrılmıyorum. Bugün ben üzgün ayrılıyorum. İnsan sevdiğinden hiç mutlu şekilde ayrılır mı?
Başta Sn. Mustafa Küçük olmak üzere, bugüne kadar bana emeği geçen tüm yöneticilerime; Birlikte çalıştığım tüm birimlerin yöneticilerine ve ekiplerine teşekkür ederim.
Bir yönetici, başarılı olmak için bir çok özelliğe ihtiyaç vardır. Objektif olmak, analitik düşünme, ifade yeteneği, ikna yeteneği, vs. Fakat, bu yetkinliklerden çok daha önemli olan bir şey varsa o da iyi bir ekibe sahip olmaktır.
LC Waikiki’de sahip olduğum en değerli şeylerden biri olan, beni ben yapan, beni başarılara sürükleyen, çalıştığım süre boyunca her zaman beni destekleyen, sevgili ekibim İş Analitiği ve İş Geliştirme Ekibine çok teşekkür etmek istiyorum. İyi ki varsınız, iyi ki benim ekibimsiniz.
Buradan tüm çalışma arkadaşlarıma ayrı ayrı ismen teşekkür etmek isterdim. Yazmaya başladım. Fakat o kadar uzun bir liste oldu ki, tamamlayamadım. Korktum birilerini atlarım diye. O yüzden siz özel insanlar, kusuruma bakmayın.
Sevgili LC Waikiki! Bugüne kadar bana kattığın her şey için teşekkür ederim. Benim ailem oldun. Kardeşim oldun. Arkadaşım oldun. En iyi arkadaşım oldun Waikiki. Tekrar Görüşmek Üzere. Allah’a emanet ol.
“Sabri Bey ne yapıyorsunuz?“
“Bunu, bunu alın dışarıya“
“Alalım. Alalım sizi dışarıya. Sizi dışarı alalım“
Beni benimle bırakmak istemeyenler için gelsin:
E-Mail: sabrisuyunu[at]gmail[dot]com
Web Sitesi: http://suyunu.com/
Twitter: https://twitter.com/suyunu
Facebook: https://www.facebook.com/suyunu
Instagram: https://instagram.com/suyunu/
Pinterest: https://www.pinterest.com/suyunu