tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Hello Again!

Bundan tam 1 sene önce bir gün kafam atmıştı ve blogumu kapatmıştım. Yazıların yedeğini almıştım ve tarihin tozlu sayfalarına koymuştum. suyunu.medium.com adresi üzerinden yazılarımı yayınlamaya başlamıştım. Kurumsal yazıların oradan yayınlanmasında bence sıkıntı yok ama kişisel yazılarımın orada olması beni çok memnun etmiyordu ve artık yazmak istemiyordum. Peki neden tekrar blogumu açtım.

Bugün red-circle etkinliğinde konuşmacıydım. Bu konuşmada blog yazmamın hayatıma olumlu etkisini de anlatmak istedim. Fakat blogum olmadan bunu yapmam çok anlamsız geliyordu. Bu sebeple uzun bir çalışma sonrasında blogu tekrar aktif hale getirdim.

Blogu tekrar hayata geçirirken tüm yazıları okuma fırsatım oldu. Açıkçası, unuttuğum bir çok şeyi hatırlama fırsatım oldu. Vay be dedim. Ben balık hafızalı bir insanım. Bu blog sayesinde ben anılarımı biriktirmişim, iş ile ilgili önemli yazılar yazmışım, insanların sorularını yanıtlamışım.

Blogumda şu yazıları okuyunca tekrar şaşırdım ve mutlu oldum. Tekrar açılışın şerefine işte geçmişten bugüne unutulan yazılar.

İş Yazıları

LC Waikiki’ye Veda Ederken – Sabri Suyunu

Ne İş Yapıyorum – Big Data ve Machine Learning – Bölüm 2 – Sabri Suyunu

Kurumsallık Hakkında – Sabri Suyunu

Kullanıcı, Yazılım Uzmanı, İş Analisti, İş Zekası Uzmanı ve İş Analitiği Uzmanı – Sabri Suyunu

Durumsal Liderlik Hakkında Özlü Bir Yazı – Sabri Suyunu

İşe Nasıl Girdim? LC Waikiki Maceram – Sabri Suyunu

Şoförler, Arabalar ve Yollar – Burak Günbal – Sabri Suyunu

Garip Olaylar

31.01.2017 – 01:30 – Sabri Suyunu

Bir Doğum Günü Altı Pasta Beş Kutlama – Sabri Suyunu

Toka(t)a(t-k)ıyorum – Sabri Suyunu

Hazır Gıdaya Mı Başladınız? – Sabri Suyunu

Yanında İşaret Fişeği Taşımak – Bölüm 1 – Sabri Suyunu

Yanında İşaret Fişeği Taşımak – Bölüm 2 – Sabri Suyunu

Tekrar burada olmak çok güzel. Eskiden sabri.suyunu.com adresinden hizmet veriyordum. Fakat artık, suyunu.com olarak devam edeceğiz. Neden diye sorma 🙂 Görüşmek üzere

Sabri

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Lumtify — Mutlu Çalışmak Mümkün Mü?

Neden yaşıyoruz ve neden çalışıyoruz? İki zor soru. Birinci soru hem konumuz değil, hem cevabı zor, hem de cevabı kişiden kişiye çok farklılık gösterecektir. Fakat ikinci soruyu cevaplamaya çalışalım.

Neden çalışıyoruz?

Maddi ihtiyaçlarını karşılamak, yaşam standartlarını yükseltmek, hedeflere ulaşmak, topluma katkı sağlamak, sosyal ilişkiler kurmak gibi liste uzayıp gider. Peki mutlu çalışmak mümkün mü?

Şimdi çevremizdeki çalışan 5 arkadaşımıza şunu soralım. Çalıştığın işinde mutlu musun? Ya da çalıştığın işindeki mutluluğunu 1 ile 10 arasında puanlar mısın? (Eğer gerçekten sorarsanız yorumlara ortalamayı yazarsanız çok süper olur. Soramasanız da düşünmeniz yeterli)

12 sene kurumsal hayat (5 farklı şirket), 5 sene danışmanlık alanında (13 farklı şirket) çalışmış biri olarak bu yazıyı yazma cüretini kendimde görüyorum.

Mutlu çalışmak mümkün mü?

Bence hayır. Yani, çok mümkün değil. Diyebilirsiniz ki, “Ben şu anda çalıştığım şirkette çok mutluyum.” Evet, şu anda çok mutlu olabilirsiniz. İşinizi çok seviyor olabilirsiniz. Kariyerinizin zirvesinde olabilirsiniz. İşe koşarak gidiyor olabilirsiniz. Fakat Çalışmak ve Mutluluk mıknatısın iki kutbu gibi. Birbirine çok yakın olmasına rağmen, birbirlerini iten iki kavram olarak bir çelişki oluşturuyor. Mutluluğunuz bir illüzyondan ibaret olabilir. Ünlü düşünür Steve Jobs ne demiş?

Yani Sabri ne demek istiyorsun? Mutlu çalışmak gerçekten mümkün değil mi? Aslında demek istediğim şu: Çalışmak ve mutlu olmak iki ayrı kavram. Her çalışan mutlu olmak zorunda değildir. Mutlu olan insan da çalıştığı için mutlu olmayabilir. Çalışırken mutlu olmak zorunda olduğumuzu bir kenara bırakalım diyorum.

Kısa bir liste

Şimdi hepimiz işi gücü bırakıp kendimizi mutlu hissettiğimiz aktivitelerin listesini yapalım. İş yerine gidip çalışmayı ya da Teams’de toplantı yapmayı kaçıncı sıraya koyarsınız? Sabah 06:12’de karanlıkta servis beklemeyi ilk 3’e koyacak kaç kişi vardır? Ben kendi listemin ilk 5’ini buraya yazayım.

  • Ailece arabayla uzun yol yapmak
  • Lezzetli bir yemek keşfetmek için farklı bir şehre gitmek
  • Motosiklete binmek
  • Kayak yapmak
  • Anime izlemek

Not: Mutsuz olduğun anların listesini yapmak kolayken mutlu olduğun anların listesini yapmak ne kadar zormuş 🙂

Fark ettiyseniz, mutlu olduğum anları yaşamak için iki şeye ihtiyacım var. Bir Para, İki Zaman. (Benim için zaman = para olduğunu düşünürsek, ikisi de para oluyor) Peki ben para kazanmak için ne yapmam gerekiyor. Çalışmam gerekiyor. Mutlu çalışabilir miyim? (Yeter ya sorma artık şu soruyu anladık. Mutlu çalışmak diye bir şey yok. Soktun bir döngüye. Ver artık şu hayatın sırrını da çıkıp gidelim bu sayfadan)

Formül

Evet beklenen an geldi. Mutlu çalışmak yok dedik. Peki ne var? Keyifli çalışmak. Şimdi de size keyifli çalışmanın formülünü veriyorum. (Çalışmamak diye kötü bir espri yapmayacağım)

Keyifli Çalışmak = Güven + Şeffaflık + Açık İletişim + Mahremiyet + Sevgi + Saygı

Bu kadar basit mi? Evet basit. Bir kaç madde daha ekleyecektim ama alt satıra geçtiği için eklemedim. Tek satırda vurucu olsun diye bunları yazdım. Peki bunu size kanıtlayabilir miyim? Bilmiyorum ama deneyebilirim.

Tecrübe

LC Waikiki’de çalışırken, kariyerimin 5. senesinde müdürlük görevine getirildim. 4 kişilik bir ekiptik. Ben, Yavuz, Gözde ve Besim. Farklı firmalarda bir çok ekip arkadaşıma yöneticilik yapma şansı buldum. (Şimdi de Ahmet, Hasan ve Burak var) Yöneticilik kariyerim boyunca “Mutlu Çalışmanın” formülünü aradım durdum. Hem mutsuz çalışanları gözlemledim ve konuştum hem de ekip üzerinde deneyler yaparak doğru formülü oluşturmaya çalıştım.

Şunu en başta kabul etmek gerekiyor. Her insan şahsına münhasırdır. Motivasyon kaynağı, iletişim kanalı, samimiyet derecesi, çalışma şekli, anlama süresi, davranışsal yetkinlikleri, teknik yetkinlikleri, duygusal zekası. Bunların hepsi farklılık gösterir. Eğer mevcut bir ekibin yöneticiliğine getirilmişseniz, bunların hepsini aynı potada eritmeniz gerçekten zor olacaktır. Ama yeni bir ekip kuruyorsanız, nasıl bir ekip kuracağınıza karar vermeniz ve buna göre işe alımlarınızı düzenlemeniz gerekecektir. Benim için bir tane öncelik vardı. Diğer tüm değişkenler sonra geliyordu. Birinci önceliğim “Uyum”du. Uyumlu olduktan sonra diğer teknik ve davranışsal yetkinlikleri inceliyordum. Bunu bazen başardım bazen de başaramadım. Ekip içinde uyum olduktan sonra üzerine mutluluk taşları ile ideale yakın bir sistem inşa edebiliyorsunuz.

Sonuç olarak, bir çalışan olarak şunu bekliyoruz: İnsan yerine koymak, saygı görmek, takdir edilmek, ima edilmeden açık bir iletişim kullanılması, empati yapılması, geri bildirim verilmesi, gelişimimize önem verilmesi ve güvenilmek istiyoruz. Bunlar olduktan sonra mutlu olup olmamanın bir anlamı yok. Bunlar olması gereken minimum gereksinimler zaten. Bunlar ekstra değil. Bunun üzerinde olanlar belki ekstra olur. Bunlar olduğunda mutsuz olmayız, keyifli çalışırız ve bu da bize yeter.

Peki Sen?

Deminden beri mutluluk deyip duruyorsun. Peki Lumtify’daki arkadaşların mutlu mu? (Bana ne soruyorsunuz gidip onlara sorsanıza) Eylül ayında birlikte çalışmaya başladığımız zaman oturduk konuştuk. Birbirimizden beklentilerimizi uzun uzun anlattık. Yaşadığımız iyi ve kötü tecrübeleri aktardık. Ne olması ve ne olmaması gerektiğini anlattık. İyi bir iş neye benzer, iyi bir çalışma ortamı nedir, iyi bir ekip nasıl olmalı bunları belirledik. Ardından bunları yazdık ve bir manifesto oluşturduk. Aşağıda Lumtify’ın Keyifli Çalışma Manifestosu’nu okuyabilirsiniz. Ekip olarak 1 seneye yaklaşırken, manifestomuzu uyguladığımızı bilmek beni mutlu ediyor.

Ekip arkadaşlarımla birlikte çalıştığım için mutluyum. Kendimle çelişmiyorum. Çalışmak zorunda olduğum bir dünyada, en mutlu olduğum yerde çalışmayı tercih ediyorum. Burak, Ahmet ve Hasan’a teşekkür ediyorum. Yaptığım işi ve ekip arkadaşlarımla birlikte çalışmak beni mutlu ediyor. Var mı bir itirazı olan?

Lumtify Keyifli Çalışma Manifestosu

  • Şirketimiz bir aile değildir. Ekipteki herkes iyi arkadaştır. İyi günde, kötü günde birbirimizi kollarız.
  • Açık ve şeffaf bir iletişim kurarız. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demekten çekinmeyiz.
  • Birbirimize geri bildirim veririz. Güçlü ve gelişime açık alanlarımızı birbirimize söyleriz.
  • Rahat ve güvenli bir çalışma ortamımız vardır.
  • Çalışma saatlerini kendimiz belirleriz.
  • İzin almayız, haber veririz.
  • Gelişimimize önem veririz. Hem teknik hem de sosyal gelişim alanlarımızı sürekli geliştiririz.
  • Tatilde tatil yaparız.
  • Çalışma ortamımızı eğlenceli hale getiririz.
  • Başarıyı takdir ederiz.
  • Başarısızlıktan ders alırız.
  • Birlikte Sosyalleşmekten zevk alırız.
  • Şirket kararlarını istişare ederiz, birlikte karar veririz.
  • Özel hayatımız bizi ilgilendirir.
  • Din, dil, ırk, hayat görüşümüz bizi bağlar. Herkesin hayatına kimse karışamaz.

Bonus 1

Her yazının sonuna bir bonus koymayı adet edindim. Kariyerimin ilk yıllarında dinlediğim ve iş hayatını anlatan bir şarkı ile yazıya son veriyorum. İyi dinlemeler.

Bonus 2

Şirketlerde teknik yetkinlik kadar kültür oluşturmanın önemini anlatan, Delivering Happiness: Tony Hsieh — Mutluluk Dağıtmak kitabını okumanızı öneririm.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Lumtify ve Öğrenci Organizasyonları

Beni bilen bilir. Konuşmayı çok severim. Çocukken az konuştuğum için şimdi çok konuşuyorum diye düşünürdüm ama öyle değilmiş. Çocukken de çok konuşurmuşum. Bildiklerimi anlatmayı, aktarmayı bir görev olarak görürüm. Hatta çok sevdiğim bir söz vardır. Bu anlattıklarımın “Bilginin zekatı” olduğunu düşünürüm.

Bugüne kadar çalıştığım kurumlar vesilesi ile bir çok organizasyonda konuşma fırsatım olmuştu. Özellikle üniversitelerin tüm çağrılarına ekiplerimle birlikte, elimizden geldiğince katılmıştık ve yaptığımız işleri anlatmıştık. Güzel günlerdi.

Lumtify kurulduktan sonra, danışmanlık alanında hizmet verdiğimiz için bu konuşmalar doğal olarak azaldı. Doğal olarak azaldı dememin sebebi aslında teknik bir konu. Üniversteler ya da ulusal konferanslar genelde kurumsal firmaları konuşmacı olarak çağırıyorlar. Çünkü bir danışmanlık şirketinin gelip ürünlerini ya da hizmetlerini anlatması istenen bir durum değildir.

Üniversite organizasyonlarının bir kaç öncelikli amacı olur.

  • Üniversitede öğrenilen bilgilerin gerçek hayattaki kullanım alanlarının gösterilmesi
  • Öğrencilere staj ve çalışma imkanının sunulması
  • Network oluşturarak, sektöredeki kişilerle öğrencilerin tanışması.

Büyük bir firma değilseniz ve hizmet sektöründeyseniz, sadece ilk maddeyi kısmen kapsayabiliyorsunuz. Çünkü siz hizmet verdiğiniz firmaların verileri ile çalıştığınız için aslında sizin yaptığınız tüm işler hizmet verdiğiniz firmaya ait oluyor.

Bu sebeple, özel davet eden kurum ve kişiler dışında ne yazık ki konuşma fırsatımız çok olmadı. Lumtify kurulduğundan bugüne kadar, yukarıda yazdığım sebeplerden dolayı sadece 3 organizasyona katılma fırsatımız oldu. Bu yazıda bu organizasyonlardan bahsedeceğim.

Organizasyonlara geçmeden önce şunu da belirtmek isterim ki, bugünden itibaren üniversitelerde konuşma yapmak ve organizasyonlara katılmak için tekrar sahalara dönmeyi hedefliyoruz. Veriler çalıştığımız kurumlara ait olsa da bilgimizi aktarmak için üniversitelerle tekrar çalışmaya hazırız.

Tech’22 — Üsküdar Üniversitesi

Üsküdar Üniversitesi ile en büyük ortak özelliğimiz, Üsküdarlıyız. Doğma büyüme Üsküdarlı birisi olarak, Üsküdar ismi geçen her şeye ciddi bir yakınlık hissediyorum.

2022 yılının Nisan ayında, Üsküdar Üniversitesi Teknoloji Kulübünden bir davet mesajı aldım. 22–23 Mayıs 2022 tarihinde gerçkeleşecek olan Tech’22 Zirvesinde konuşma yapmam için davet edilmiştim. Uzun bir aradan sonra bir üniversiteden davet almak benim için çok değerliydi. Bir çok harika konuşmacı ile aynı sahneyi paylaşarak sunumumu gerçekleştirdim.

Microsoft, Google, Turkcell, Huawei ve bir çok büyük teknoloji firmalarının katıldığı bu güzel organizasyonda Lumtify olarak “Son Veri Bükücünün Kariyer Yolculuğunu” anlattım. Tekrar öğrencilerle birlikte olmak çok güze hissttirdi. Teşekkürler Üsküdar Üniversitesi.

DAN 102 Girişimcilik ve Kariyer Danışmanlığı Dersi — İTÜ

İstanbul Teknik Üniversitesi — Endüstri Mühendisliği bölümü başkan yardımcısı Ömer Faruk Beyca hocam eski bir arkadaşım. Bölüm derslerinden biri olan DAN 102 Girişimcilik ve Kariyer Danışmanlığı Dersine beni konuk olarak çağırdı. Yarım saatlik süre içerisinde, kariyer yolculuğumu anlattım. Bir endüstri mühendisi olarak bugüne kadar neler yaptığımı, hangi projelerle uğraştığımı ve sonunda bugüne nasıl geldiğimi yarım saate sığdırmaya çalıştım. Bu dersin sonunda, çok güzel mesajlar aldım ve yeni öğrenci arkadaşlarla tanışma fıratım oldu. Hatta ve hatta bir öğrenci arkadaş, bugüne kadar gördüğüm en iyi niyet mektubu ile Lumtify’a iş başvurusunda bulundu.

Neden en iyi? Hem kendini çok iyi ifade etmiş, hem beni hem de Lumtify’ı çok iyi araştırarak bu niyet mektubunu yazmış. Örnek olması açısından aşağıda bu mektubu yayınlıyorum. Bir firmaya başvururken, o firmayı ve başvurduğunuz kişiyi araştırıp, başvurunuza özel bir içerik ile hazırlarsanız mutlaka bir şekilde geri dönüş alabilirsiniz.

Greetings Dear Sorcerer,

 Here is my party request as a Rogue:

 In the vast and complex world of data realms, while decisions becoming 
 Holy Grail , I come before you as a rogue equipped with a diverse 
 array of tools and skills, ready to embark on daring quests alongside 
 your esteemed party. With a keen belief in my dexterity and agility 
 stats, I am confident that my inventory has essentials to support your 
 work.
 My Inventory holds:
 — Python (A Big stack of Python, a very big one)
 — Data Analysis (a little field experience with a theoretical 
 certificate from Google)
 — Gurobi, Cplex (not that confident about them, yet very familiar)
 — Heuristics (with TSP applications, would love to share my repos with you!)
 — Machine Learning (reading lots of sklearn documentations)
 — Visualization (fancy dashboards with tableau)
 — And lots of Passion with Hard Work scrolls (essential)
 — 9k hours of ARPG Experience (since 2010)
 — and more assets …

 In my ongoing experience at an HR Tech/Consultancy firm, I had the 
 chance to dive deep into data analysis while working on various 
 business development tasks. It was like being the go-to person at a 
 party, sorting through messy data and learning a ton along the way. 
 Faced many challenges and every challenge taught me something new, 
 like how to handle tricky data or solve tough problems. It was like a 
 crash course in data analysis.

 After your presentation at ITU got really curious about and I dove in 
 to your website and GitHub repos, and I gotta say, I loved what I see. 
 Your company seems like the kind of place where cool things are 
 happening. I didn’t come across any job postings, but as I went 
 through, I got the feeling that your team could use someone like me 
 and I could get my hands on valuable field experience. I’m always up 
 for learning new stuff and seeing where it leads. I’m all about data, 
 and it seems like you’re into that too. I’d be more than happy to even 
 meet with you, maybe schedule an online meeting and chat about whole 
 business intelligence scene. As you mentioned on your LinkedIn post, 
 Voltron takes 5 to complete.

 Thanks in advance for your answer.

Veri Analizi ve Veri Görselleştirme Dersi — Medeniyet Üniversitesi

2024 senesinin en güzel olaylarından biri de, Medeniyet Üniversitesi’nde Bilgi ve Belge Yönetimi bölümünün Veri Analizi ve Veri Görselleştirme Dersinde dönem boyunca konuk anlatıcı olmamız sanırım. Öğretim üyesi arkadaşım Esra’nın daveti ile bu 2023–2024 bahar döneminde bu dersi, ben ve ekibim birlikte anlatıyoruz. Bu yazıyı yazarken 6. dersi tamamladık ve vize sınavı öncesinde son değerlendirmelerimizi yaptık. (Bu yazı yayınlandığında ise final sınavı ile döneme noktayı koymuştuk 🙂 )

Öğrenci arkadaşların derse katılımı (hayır tabiki devamlılık zorunluğu olduğu için değil benim için geliyorlar), derse katkısı ve enerjileri ile çok güzel ilerliyoruz. Bugüne kadar, Veri, veri kaynakları, veri analizi, veri analitiği, veri modelleri, temel istatistik, veri analizinde istatistiğin önemi, uygulamalı veri analizi gibi bir çok konuya değindik. İş tecrübeleri ile de bu anlatılanlar birleşince çok güzel bir içerik ortaya çıktı. Ekibimden Hasan’ın “Veri Görselleştirme” dersleri ile dönemi tamamlamış olduk.

Davetinden dolayı Esra Karayel Muhacir’e teşekkürlerimi sunuyorum.

İTÜ Endüstri Mühendisliği Lisans Bitirme Tasarım Projesi Jurisi

Bugün, İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka kampüsündeydim. Ömer Faruk hocamın daveti ile, Lisans Bitirme Tasarım Projelerini değerlendirmek için dışardan juri olarak görev aldım. Benim katıldığım seansda 4 proje değerlendirildi. Genç ve tutkulu arkadaşlar, projelerini kısıtlı süre içerisinde sunmaya çalıştılar. Üç değerli hocamıza ben de eşlik ederek projeleri değerlendirdim.

“Dersler öğretiyor, projeler ise evrim geçirtiyor”

Projelerinde güzel ve zor bir problem bulmuş, problemin çözümü için zaman harcamış ve sınırlarını zorlamış öğrencilerin, bilgi anlamında evrim geçirdiklerine şahit oldum. Sadece üniversitede öğrendikleri bilgilerle kalmayıp, üstüne de koyarak çok farklı projeler hatta ürünler ortaya çıkarmışlar.

Teknik bir konuyu sunan Mühendis arkadaşlara naçizane bir kaç tavsiyem olacak.

  • Sunuma başlarken kendini tanıtma, projenin ne olduğunu ve neyi başarmayı hedeflediklerini belirtme, sunumun ne kadar süreceğini söylemek, ajandanın ne olduğunu sunuma eklemek dinleyicilere güven verecektir.
  • 1 sene üzerinde çalıştığınız bir projeyi 20 dakikada anlatacaksanız, 20 dakikalık sunum için de en az 1 hafta hazırlanmanız gerekebilir.
  • Sunumda verimlilik, görsel — yazı oranı, gelecek soruların tahmin edilmesi ve sunumda yer verilmesi, giriş gelişme sonuç kurgusu sizin elinizi kuvvetlendirecektir.
  • Sunum sonunda eğer bir demonuz varsa bunun anlatılması da tadından yenmeyecek bir hale getirecektir.

Sunumların hepsinin içerikleri başarılıydı. Bazıları çok çok başarılıydı. Her bir öğrencinin potansiyeli olduğunu ve emek verilirse bu potansiyelin daha fazlasının ortaya çıkacağını gösteren bir gün oldu benim için.

Beni davet eden Ömer Faruk hocama, bugün tanıştığım tüm hocalarıma ve sunum yapan tüm öğrencilere teşekkür ediyorum. Gerçekten çok keyifli bir gündü.

Son Sözler

Bir yazının daha sonuna geldik. 2024 itibari ile 40 yaşını doldurumuş bulunuyorum. 40! Söylemesi de zor, inanması da zor. Hala şaşkınlıklar içerisindeyim. 20 seneye yakın iş tecrübesini sadece kendime ayırarak bu dünyadan göçmemek lazım. STK’larda, üniversitelerde, liselerde, dijital mecralarda bildiklerimizi anlatarak örnek olmalıyız. Lumtify olarak da buna inanıyoruz ve gelecekte de buna uygun olarak yerimizi almak için çabalamaya devam edeceğiz 🙂

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Lumtify Ne Demek?

2015 yılıydı. Türkiye’nin en zeki ve başarılı 7 kişisiyle bir oyun girişimimiz vardı. “Birink” adlı bir marka kurmuştuk. Bu firmanın altında 3 farklı oluşumumuz vardı. “Happuu”, “Ebete” ve “Lumtify”. Happuu ve Ebete çocuk oyunları ile ilgili olacaktı. Lumtify ile de teknoloji alanında ilerleyecektik. Haftada bir toplanıp Osmanbey’deki ofisimizde oyun geliştiriyorduk. Ben ve Ahmet dışındaki 5 kişi, ÖSS’de ilk 1000’e girmiş canavarlardan oluşuyordu. İlk oyunumuzu geliştirmiştik fakat ekipteki kişiler farklı yollardan gitmek istediği için dağıldık. (Oyun hiç bir zaman markette yayınlanmadı. Fakat bizim için harika bir tecrübe ve anı olarak kaldı)

Lumtify ismini Burak (kardeşim) bulmuştu. sonu “fy” ile biten markalar henüz yeni popüler olmaya başlıyordu. Neden Lumtify olduğunu sorduğumuzda bize şu şekilde açıkladı:

Let Us Make Things Intelligent For You

Evet söylemesi zordu. Lumtifi diye okunacağını tahmin ediyorduk ama çok hoşumuza gitmişti. Böylece Lumtify kurulmuş oldu.

Ekip dağıldıktan sonra, Lumtify’ın ne olacağını konuştuk. Ekipten izin alarak bu markanın haklarını almak istediğimi söyledim. Oy birliği ile kabul edildi ve Lumtify 2019 yılına kadar derin bir uykuya daldı.

Son çalıştığım kurum olan Koton’dan ayrılmaya karar verdiğimde, kendi şirketimi kurmaya karar verdim. Şirket için yeni bir isim aradım. Analything ismini kullacaktım ama söylemesi zordu. Peki Suyunu olamaz mıydı? Yok olamazdı. Soyadımı seviyordum ama olamayacağını siz de kabul ediyorsunuz di mi? Tozlu rafların arasında Lumtify’ı çıkardım. Ve böylece Lumtify derin uykusundan uyandı ve yolculuğuna başladı.

Birink’in tüm kurucuları ile hala görüşüyoruz. Hepsi pırlanta gibi çocuklar. İyi ki birlikte çalışmışız ve iyi ki Birink’i kurmuşuz. Bugün Birink olmasaydı belki Lumtify olmazdı 🙂

Bonus

Bonus 1: Birink, dağılmadan hemen önce bir oyun firması tarafından satın alınmak istenmişti. Fakat ekip ayrılma kararı verildiği için bu satış gerçekleşmedi. Düşünüyorum da, 2015’de oyun alanında devam etseydik bugün nasıl bir hayatımız olurdu?

Bonus 2: Birink ekibindeki arkadaşlar bugün neredeler: Nvidia, Cern, Wisconsin, Qualcom ve Lumtify. Sanırım dağılarak herkes doğru kararı vermiş 🙂

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Lumtify ile 5 Senenin Ardından

Dile kolay tam 5 sene geçmiş. 2019’da başlayan yolculuk, bu sene Haziran ayında 5. senesini dolduracak. Zor muydu? Evet zordu. Hatta çok zordu. Peki mutlu muyum? Çok şükür mutluyum. Peki bize ne anlatacaksın?

En son 2022 yılında bir yazı yazmıştım. (2021 Muhasebesi ve 2022 Hedefleri) Sonrasında sessizliğe gömülmüştüm. Kişisel websitemi (sabri.suyunu.com) kapattım, Instagram’ı durdurdum ve Linkedin’de sadece takip ettim. Bugün tekrar merhaba demenin vakti geldiği için bu yazıyı yazıyorum. Özet olarak, 2022 yılından bugüne kadar geçen sürede Lumtify’da neler olduğunu kısaca anlatacağım. (Kısaca diye başladığım her yazı uzun sürüyor. Sevgili okuyucu özet okumak istersen, Lumtify 2 sene içerisinde bir sürü iş yapmış. Sabri hayalindeki şirket ortamını kurmaya başlamış. Aslında güzel yazı, okumanı tavsiye ederim)

https://www.instagram.com/p/C0pLljwMlbV/

Evdeki Hesap ve Çarşı

2022 yılında herşey çok güzel başlamıştı. Defacto ile çok güzel bir çalışma tempomuz vardı. Harika projelere imza atıyorduk. Diğer taraftan MMK ile Üretim Planlama Optimizasyonu projemizin sonuna gelmiştik. 1 senedir üzerinde çalıştığımız projede son düzlükteydik. (Bu projenin detaylarını anlatmayı çok isterdim ama ne yazık ki gizlilikten dolayı anlatamıyorum. Kısaca özetlemek gerekirse, Türkiye’nin en büyük fabrikalarından birinin üretim planlamasını ve hat dengelemesini optimizasyon ile en iyilemeye çalıştık. Ben Matematiksel Modelin yazılması görevindeydim. Yazdığım en zor modellerden biri olduğunu söyleyebilirim. Not: En zoru Çimsa projesiydi)

Fakat, bu projenin bitimine bir ay kala (herşey bitmişti sadece sign-off süreci kalmıştı) Rusya-Ukrayna savaşı alevlenmişti. Bu projede bu savaşın kurbanı oldu ve son düzlükteki proje tamamlanamadan bitirildi. Peki bu beni neden etkiliyordu? Çünkü ben taşeron bir firma olarak ne yazık ki paramın tamamını alamadan proje kapatılmıştı. Paramın tamamını çok sonra da olsa alabildim ama ben parayı yakın zamanda alacağıma göre plan yapmıştım. Evdeki hesap çarşıya uymamıştı ve büyük bir kriz ile yüzyüzeydim. X miktar para büyük bir firma için küçük bir para olabilir fakat Lumtify için önemliydi ve X benim için ayakta kalma ya da batma meselemdi. Zor günler beni bekliyordu. (Not: MMK firması bu projeyi A kodlu bir firma ile yapıyordu. Ben de A firmasının alt taşeronu gibi çalışıyordum. Ödememi A firmasından alıyordum. Ödeme ie ilgili problemim MMK ile değil A firmasıylaydı. MMK ile çok güzel bir çalışma ortamımız ve ilişkimiz vardı. MMK firmasını zanaltında bırakmamak için bu eklemeyi yaptım.)

Yenilgi?

Sanırım yenilmiştim ve yenilgiyi kabul etmem gerekiyordu. Defacto dışında hizmet verdiğim başka firma kalmamıştı. Tek gelir kaynağım haftada 2 gün gittiğim Defacto’ydu. (Defacto’nun Lumtify için yerinin ayrı olmasının bir sebebi de zor zamanlarımda çalışabileceğim bir kurumun olmasıdır.)

Defacto’dan kalan 3 günde ise, ofiste oturup ne yapacağımı düşünerek geçiriyordum. Defacto’daki ekip ile birlikte çalışmak çok keyifliydi. Fakat yine de yeterli değildi. Bir çıkış noktasına ihtiyacım vardı ve bu çıkış noktası bir türlü belirmiyordu.

Not: Bugünden bakınca neden bir çıkış noktası bekledin de kendin bir çıkış aramadın diyebilirsiniz. Ben de bunu diyorum kendime. Fakat o günkü ruh halimi düşününce birinin gelip bana yardım etmesini bekledim sanırım. Tüm emeğimi harcadığım proje iptal olmuş, gelir kaynaklarım sınırlanmış ve 2022 için planladığım hiç bir şey yolunda gitmiyordu. Depresyonda olduğumu düşünebiliriz 🙂 O yüzden çıkış yolunun kendi belirmesini beklemiştim.

Umut Işığı

2022 senesi ortalarına doğru telefonum çaldı. Daha önce verdiğim bir eğitim teklifinin kabul edildiği ve eğitime başlanmak istendiği söylendi. Firma Türkiye’nin en büyük firmalarından Vestel, eğitim ise Optimizasyon ve Matematiksel Modelleme, IBM Cplex ve DoCplex. Firma büyük, eğitim zor. Hem heyecanlanmıştım hem de benim için bir umut ışığı olmuştu.

Daha önceden bu eğitimi vermiştim fakat DoCplex hiç anlatmamıştım. Benim için de güzel bir fırsat olarak gördüm ve eğitime başladık.

Vestel’den Tunahan Bilgiç önderliğinde güzel bir eğitim gerçekleştirdik. Bu eğitimin sonunda da, güzel bir Türkçe DoCplex Eğitim kaynağı oluştu. Siz de eğer ihtiyacınız olursa girip kullanabilirsiniz.

Sonuç olarak, bu eğitim bana bir umut ışığı oldu. Sanırım beklediğim çıkış noktası buydu. Bana tekrar başarılı olduğum alanı gösterdi.

2022 Hedefleri ve Hüsran

2022 sona ererken, sene başında koyduğum hedefleri başaramadığımı gördüm. Hedefler yüksek değildi ama olmadı işte.

  1. Lumtify Academy olarak 3 farklı firmaya çözüm odaklı eğitim vermek: Sadece 1 firmaya eğitim verildi.
  2. Oyun Değiştiren projenin MVP’sini yapıp, prototipini üreterek, bir firmada PoC yapmak: Olmadı.
  3. Defacto ile hedeflediğimiz (bunların hepsi yazıyor) ve MMK ile anlaştığımız (bunların da hepsi yazıyor) projeleri belirlenen zaman dilimlerinde tamamlamak: İki firma için hedeflerimi tamamladım. Çok mu ulaşılabilir bir hedef mi yoksa?
  4. 2B1B ya da LNDT adlı podcastlerden bir tanesinde 12 bölüm çekmek ve bunları podcast ortamlarında yayınlamak: Bu konuda motivasyonum çok yüksekti. Fakat “2B1B” için tek bölüm çekebildik. LNDT yerine farklı bir konsept geliştirdik: “O Bu Şu” fakat bu podcast için de sadece 1 bölüm çekebildik 🙂

2023 için herhangi bir hedef koymamaya karar verdim. Elimden geleni yapacaktım ve sınırları zorlayacaktım. Düştüğüm yerden kalkmalıydım ve bundan başka yapabileceğim bir seçeneğim yoktu

Berber Çıkmazı

2023 başıydı sanırım. Babamla birlikte arabada yolculuk ediyorduk. Ben işlerle ilgili dert yanıyordum. Şirketi büyütemediğimi ve bu şekilde hiç ilerleyemediğimi söylüyordum. Şirketi kapatıp, sektöre dönmeyi düşünmeye başladığımı söyledim. Beni dinledikten sonra bana şunu söyledi.

“Sen Berber gibi çalışıyorsun. Dükkanı açtıkça ve çalıştıkça para kazanıyor aksi durumda hiç bir şey kazanamıyorsun. Bunu değiştirmedikçe ne kadar yüksek fiyat versen de ilerleyemeyeceksin.”

Ben bir berberdim, terziydim, tesisatçıydım. Saatini ve emeğini satan bir kişiydim. Ve bunu değiştirmedikçe Lumtify ileri gidemeyecekti. 2023 başında bir karar verdim ve büyümek için elimden geleni yapacaktım.

2023 Yılı

Zor bir sene geçmişti ve şimdi beni daha zor bir sene bekliyordu. Fakat her zorluğun sonunda sabırlı olunca bir kolaylık veriyor Allah. Bu sebeple 2023 yılı bir önceki seneden daha güzel geçti. Özet olarak (Özet yazıyorum çünkü 2023 yılı sonrasındaki işler için ayrı yazılar yazmayı planlıyorum)

  • 2 Organizasyonda Konuşma
  • 1 Uçtan Uca Veri Analitiği Bootcamp
  • 2 Tahmin Projesi
  • 1 Dijital Pazarlama Analitiği Partnerliği
  • 1 Veri Bilimi Partnerliği
  • 1 Perakende Analitiği Partnerliği

Bu işlerden bir tanesi hariç hepsi 2024 yılında da devam ettiğini düşünürsek 2023 bereketli bir sene oldu.

Voltran, Voltran, Voltran

Yine başka bir yazının konusu olabilecek kadar önemli son gelişme de Lumtify’ın artık tek kişilik organizasyondan çıkıp bir ekibe dönüşmesidir.

Voltran (Voltron) çocukluğumda en sevdiğim çizgi dizlerden biriydi. Dizinin ana karakterleri 5 adet mekanik aslan robottu ve bu robotları kumanda eden 5 kahraman savaşçı vardı. Her birinin farklı yeteneği olan bu 5 aslan, bir tehlike anında bağımsız savaşabildikleri gibi bir araya gelerek dev bir robot olan Voltran’ı oluşturuyor ve Voltran’ın en büyük silahı bu birleşme sonucunda aktif oluyordu.
2 kişi (Burak ve ben) başladığımız bu yolculukta önce Ahmet Can Öztürk ile 3, ardından Hasan Aturgil ile birlikte 4 kişi olduk. 
Her birimiz tek başımıza çok başarılı olmamızın yanında, güçlerimizi birleştirdiğimizde Voltran’ı oluşturup altından kalkamayacağımız problem kalmayacak evelallah.

Not: Hep tek kişiydim diye yazıp duruyorsun da, kardeşin Burak bu ekibin bir parçası değil miydi? Birlikte kurmadınız mı Lumtify’ı? Evet güzel soru. Burak her zaman Lumtify’ın kurucu ortağıdır ve öyle olacak. Sonuçta Lumtify ismini o buldu. Özet olarak: Burak, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Araştırma Görevlisi pozisyonundan istifa etti ve 2023–2024 yılları arasında 1 seneyi aşan bir sürede Trendyol Veri Bilimi ekibinde NLP Veri Bilimci olarak çalıştı. Hem gerçek hayatı öğrendi, hem de gerçek problemleri çözdü ve Level atlayarak 2024 yılında Boss olarak geri döndü. Bu aralar çok fazla Solo Leveling okudum 🙂

Son Söz

Çok şükür işler yoluna girdi. Birlikte çalıştığım güzel bir ekibim var, nakit akışını düzene soktum (sanırım), çalıştığım kurumlarla iyi ilişkiler içerisindeyim, neler yapmam ve neler yapmamam gerektiği konusunda tecrübe edindim. Anlatacak konular biriktirdim ve yazmak için kendimi motive ettim. Lumtify olarak yeni maceralara atılmak için heyecanlıyım. Beni değil, bizi takip etmeye devam edin.

Bonus: Alınan Dersler

Bu yazının sonuna gelirken aldığım bazı dersler bulunuyor. Bunu hem tarihe bir not düşmek için hem de kendi şirketini kuracak kişiler için faydalı olacağını düşündüğüm için yazıyorum. Son sözün üstüne söz söylenmez ama Bonus olarak buraya yazmak istedim.

İş Satma: Dünyanın en zor işlerinden biri, satmak. Ne kadar iyi olursanız olun ya da ürününüz ne kadar iyi olursa olsun, satış yapmak ayrı bir yetenek. Bir çok firma ile görüşmeler yapıyorsunuz, Heh tamam oldu diyorsunuz ama olmuyor. Kesinlikle olmaz diyorsunuz, oluyor. Bazen sizden bilgi almak için görüşülüyor, bazen yemek yerken iş satabiliyorsunuz. Özet olarak, rızkın nereden geleceğini hiç bir zaman bilemiyorsunuz. Rızkın peşinden koşmak gerekiyor. Gelmesini beklerseniz çok bekliyorsunuz.

Ödeme Alma: Kurumsal bir firmada çalışırken (beyaz yaka), işinizi iyi yapıyorsanız güvenli bir alanda olursunuz. Ayın başında maaşınızı alırsınız. Ödeme planlarınızı maaşınıza göre yaparsınız. Fakat kendi şirketinizde işler bu şekilde yürümüyor. Bazen 1 ay bazen 2 ay bazen de çok daha uzun sürede paranızı alabiliyorsunuz. Verdiğim hizmetin ücretini 12 ay sonra aldığım da oldu, bir hafta sonra aldığım da oldu. Bunu yakınmak için yazmıyorum. Ya da şirketleri zan altına almak için de yazmıyorum. Türkiye’de hizmet satmanın kuralı bu. Ha unutmadan, faturayı kestikten bir sonraki ay devlet sizden bu faturanın vergisini alır. Siz ödemenizi alsanız da almasanız da. Bu sebeple, nakit akışını iyi yönetmek, şirket yönetmenin en önemli kurallarından biridir.

Sağlık Olsun: Ne yaparsanız yapın, ne kadar çok para kazanırsanız kazanın sağlık olmadığı zaman hiçbirinin anlamı kalmıyor. Çarpmada yutan eleman gibi sağlık. Milyarlara da sahip olsanız, sağlık olmayınca sıfır oluyor. 2021’den bugüne kadar, ailem zor sınavlardan geçti. Hastane ikinci evimiz haline geldi. İşlere bir süre ara vermem bile gerekti. İşler bir şekilde yoluna girer. Önce sağlık olsun.

Arkadaş: İyi arkadaşlar biriktirmek gerekiyor. Zor zamanınızda elinizden tutan, size destek olan arkadaşlar. Parasal olarak değil, size çıkış yolunu gösterecek arkadaşlar. Çok şükür bu konuda şanslıydım. Öncelikle Kardeşim Burak her kararımda bana destek oldu. Eski ortağım Ahmet, bacanağım Şükür, üstadım Eray, başım sıkıştığında aradığım Uğur ve tecrübelerini dinlediğim Yusuf. Bu süreçte hep yardım ettiler 🙂

Aile: Tüm kapılar kapandığında, çalabileceğiniz yegane kapı aileniz oluyor. Koşulsuz şartsız sizi kabul eden kişiler her zaman aileniz oluyor. Özellikle çocuk sahibi olduğunuzda, ailenizin her zaman sizin yanınızda olduğunuzu daha iyi anlıyorsunuz. Eşim Zehra, babam, annem, kardeşlerim. Bu süreçte bana hep destek oldular. Teşekkürler ailem 🙂

Babam der ki, “İki şeye çok dikkat et. Birincisi, akşam olunca evinde yemeğini ye, İkincisi pazar günü ailenle kahvaltı et.” Formül bu kadar basit. Akşam yemeğini evde yersen, tüm aile aynı sofrada bir araya gelir. Pazar günü ise hiç kimsenin işi olmaz ve keyifli, stressiz bir kahvaltıdan daha güzeli olmaz.

Lumtify olarak başlayan yazı, farklı bir şekilde son buldu. Buraya kadar okuduysanız teşekkürler. 2022 yılından sonra neler olduğunu kısaca özetlemiş oldum. Sonraki yazılar, Lumtify olarak verilen Hizmetler, Eğitimler ve Organizasyonlar hakkında olacaktır. Şuraya bir de güzel bir şarkı bırakıp yazıyı sonlandıralım.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Gidecek Daha Çok Yolumuz Var (Atipik KML)

Geçtiğimiz sene bu zamanlardı. 2020 senesinin Kasım ayı. Ben koronadan yeni kurtulmuştum ve ne yazık ki annem ile babama bulaştırmıştım. İkisi de atlatmıştı koronayı. Ama babam kendini hala yorgun hissediyordu. Yorgunluğu geçmediği için akciğer filmi çektirmek için Verem Savaş Polikiliniğe gitmiş. Çekmemişler. Babam da eve dönerken arkadaşının polikiliniğine uğramış ve bir kan tahlili yaptırmış. Bu kan tahlili üzerinden tam 1 sene geçti. Uzun bir sene. Bizim için de uzun, babam için daha uzun bir sene.

Babam arkadaşının polikiniğindeki sonuçlarının daha detaylı teşhis edilmesi için daha büyük hastanelere gitti. Kan tahlilleri, ultrasonlar ve en son olarak genetik incelemeler. Babamın ismini hiç bilmediği testler yapıldı ve sonrasında teşhis koyuldu. KML.

Kronik Miyelojenik Lösemi (KML) veya Kronik Granülositik Lösemi olarak da bilinir. Her yaşta görülebilse de genellikle orta yaştan sonra görülen kan ve kemik iliğinin yavaş seyirli kanseridir. Kronik miyeloid lösemi (KML) lösemilerin yaklaşık dörtte biridir ve her100.000 kişiden 1–2’sinde hastalık görülür. Akut lösemilere oranla genellikle daha az ciddidir.

Akyuvarlar veya lökositler olarak da adlandırılan beyaz kan hücreleri granülosit, lenfosit ve monosit adı verilen hücrelerden oluşur. KML özellikle granülositlerin artışı ile seyreden bir kan kanseridir. Bu granülositler anormal yapıda olup sağlıklı akyuvarlar gibi davranmazlar. Bunlara lösemik hücreler denir. Granülositlerin yanı sıra trombosit dediğimiz, kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücreler de kanda artabilir. Lösemik hücreler sağlıklı beyaz hücrelere yer kalmayacak şekilde kemik iliği ve kanda artar. Normal beyaz kan hücrelerinin sayısı en fazla 10.000 /mm3 civarında iken bu hastalarda 100.000’leri geçer. Böylece hastalık belirtileri ortaya çıkar. Bu hücreler diğer dokularda , özellikle dalakta da artarlar ve en sık görülen bulgu dalak büyümesidir. (https://www.losemilenfomamiyelom.org/TR,25/kronik-miyeloid-losemi-kml.html)

Ultrasonda babamın dalağının büyüdüğü görülmüştü. Ve beyaz kan hücre sayısı da 30.000/mm3’ü aşmıştı. Telaş yapmaya gerek yoktu. KML’nin akıllı bir ilacı vardı. Herhangi bir yan etkisi olmayan bu ilaç sayesinde tedavi kontrol altına alınabiliyordu. Doktor bizi telkin etti ve tedaviyi belirlemek için iliğin incelenmesine karar verdi. Lokal anestezi yapılarak ilik alındı ve BCR-ABL ile FISH’in de olduğu bir çok genetik test yapıldı. Bu hastalığa sahip insanların %95 normal KML süreci geçirdiği için korkulacak bir şey olmadığını söyledi.

Sonuçların çıkmasını 1 aydan fazla bekledik. Hastalık süresince insanı en çok beklemek yoruyormuş. Mesela hastanedeyken kan tahlili yapıyorsunuz, 2 saat içinde sonuç çıkacağı bilgisi geldikten sonra hastanenin içinde 2 saat bekliyorsunuz. Beklerken dakikalar çok daha yavaş geçiyor.

Vücudumuzdaki normal hücreler 23 çift kromozom içerirler. KML’li hastaların çoğunda, 22. kromozomda kalıtsal olmayan (nesilden nesile geçmeyen) yapısal bir genetik anormallik ortaya çıkar. Bu değişmiş olan 22. kromozoma “Philadelphia kromozomu” denir. Kan hücrelerinde Philadelphia kromozomunun neden ve nasıl oluştuğu çok iyi bilinmemektedir ancak hücrelerdeki kontrolsüz artıştan ve yaşam sürelerinin uzamasından sorumlu bulunmuştur. (https://www.losemilenfomamiyelom.org/TR,25/kronik-miyeloid-losemi-kml.html)

Geliştirilen bu akıllı ilaç sayesinde, anormallik oluşturan 22. kromozon kontrol altına alınıyordu. Bu sayede ilik, doğru miktarda hücre üretiyor ve vücut sağlıklı bir şekilde devam edebiliyordu.

Atipik kelimesini daha önce hiç duydunuz mu? Ben hiç duymamıştım. Atipik, tipik ve sıradan olmayan demekmiş. Eş anlamlısı münferit. Daha önce benzerine rastlanmamış. Bir insan için bunu kullandığınız zaman belki bir iltifat sayılabilir. Fakat bir hastalık için kullandığınızda bu çok da iyi bir şey değildir. Bir hastalığın atipik olması demek, yeterince genel olmadığı anlamına gelir. İstatistiksel bir şekilde olaya yaklaştığınızda ise, gözlem sayısının yetersiz olduğunu anlayabilirsiniz. Fakat daha da önemlisi, “tam olarak bilinememekle birlikte bazı hastalarda bu kromozom olmaksızın da KML ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalar Philadelphia kromozomu pozitif olan hastalara göre tedaviye daha az cevap vermektedirler.”

Evet, genetik sonuçlara göre babam Atipik KML hastasıydı ve modern tıpta ilaç ile tedavisi bulunmamaktaydı. Bu aşamada kronik ve akut kelimelerinin ne anlama geldiğini bilmekte fayda var.

Tıp bilimlerinde akut terimi ya “hızlı başlayan” ya da “kısa süreli” hastalıkları, bazen de her iki durumu birden tanımlamak için kullanır. Bu sıfat pek çok hastalığın tanımının bir parçasıdır ve bu yüzden bu hastalıkların isimlerinde yer alır.

Kronik ise akut teriminin tam karşıtıdır ve uzun süre devam eden durumları tanımlamak için kullanılır. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Akut)

Kronik uzun süre devam eden durumları ifade ediyor. Peki uzun ne demek? 1 sene uzun bir süre midir? Ya da 10 sene? Ya da 30 sene? Nedir uzun?

Bu aşamada insan kendine şu soruyu soruyor? Teşhis gerçekten doğru mu? Farklı testler yapılsa ya da farklı bir hastaneye gidilse farklı bir bulgu olabilir mi? Ya da yeni bir makale ya da araştırma sonucunda yeni bir sonuç olabilir mi dünyanın herhangi bir yerinde. Ve araştırmaya başlıyor insan. Bu süreçteki en önemli etmen ise, hastaneye ve doktora olan güven. Ne yazık ki, teşhis koyan hastaneye olan güvenimiz yaşanan tatsız olaylar sonrasında bizi farklı arayışlara götürdü ve Ankara’ya yola çıktık. Yahya Kemal gerçekten Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü mü sevmiştir? Biz giderken de sevmedik dönerken de sevmedik ama sevmemiz de gerekmiyordu. Tek bir amacımız vardı. Babamın hayırlısıyla tekrar sağlığına kavuşması.

Ankara’da bu konunun ehli bir doktor ile görüştük. Tekrar testler yapıldı. Bize anlattı. Bize çözüm yolları sundu. Çözüm yollarını yapmazsak ne olacağını anlattı. Ve bize kronik olan sürenin ne kadar olduğunu söyledi. 37 ay. Daha doğrusu medyanı 37 ay olduğunu söyledi. Yani 3 sene. Uzun mu? Bilmiyorum.

Babam, net bir insandır. Doğruyu söylemeyi sever. Önce sizin anlamanızı ister. Eğer anlamazsanız üzülür. Sonrasında bu doğruyu size söyler. Üzülseniz de söyler. Bana, eşine, kardeşlerine, kardeşlerime, akrabalarına, arkadaşlarına… Yanlışa yanlış, doğruya doğru demiştir her zaman. Seven çok sever, sevmeyen hiç sevmez bu sebeple. Seveni çoktur. Sevmeyenler de kendi bilirler.

Ankara’ya gidip gelmeye başladık. Önceki test sonuçları incelendi. Emin olmak için tekrar testler yapıldı. Tedavi uzun ve sancılı bir süreçti. Laboratuvar hatası olmaması gerekiyordu. Sonuçlar yine aynıydı. Atipik KML. Akıllı ilaç çözüm üretmiyordu. Peki var mıydı bu hastalığın çözümü? Evet vardı. İsmi kolay, anlatması kolay, fakat uygulaması zor bir süreç olan, (kemik) ilik nakli.

Kemik iliği nakli, hasarlı veya hastalıklı kemik iliğini değiştirmek için vücuda sağlıklı kan yapan kök hücreleri yerleştiren bir prosedürdür. Kemik iliğinin çalışmadığı ya da yeterli miktarda sağlıklı kan hücresi üretemediği durumlarda, kemik iliği nakli gerekir. Kemik iliği nakilleri, otolog ve allojenik olmak üzere iki çeşittir. İnsanın kendi vücudundan hücrelerin kullanıldığı nakillere otolog, bir vericiden ya da donörden hücre alınan nakillere allojenik nakil denir. Bu yazıda sizler için her iki tip naklin nasıl gerçekleştirildiği derlenmiştir. (https://www.medicalpark.com.tr/ilik-nakli-nasil-yapilir/hg-2335)

Ankara’ya gitmiştik. Ben, babam ve Burak. Test sonuçlarını konuşmaya ve yol haritamızı öğrenmek için. Doktorlarımızdan bir tanesi, ilik naklinin ne olduğunu, sürecin nasıl olacağını ve riskleri anlattı. Ankara’dan İstanbul’a dönüş hiç bu kadar uzun ve zor olmamıştı.

Babamın hastalığından dolayı, otolog nakil olmayacağı, uygun bir donör bulunarak nakil olması gerektiği söylendi. Uygun donör için ilk olarak kardeşlere bakılıyor. Fakat kardeşlerin de sağlıklı olması gerekiyor. Amcam babamdan 10 yaş büyüktü. Kendisinden almak zor olacaktı ama ilk seçenek olarak ondan örnek alınarak incelendi. Ne yazık ki istenen uyum bulunamadı. Ardından Türkiye’deki kök hücre bankasına, sonrasında da Dünya’daki kök hücre bankalarına bakıldı. Ne yazık ki uzun bir süre uyumlu bir ilik bulunamadı. Mayıs 2021 ile Eylül 2021 arasındaki süreç bekleme ile geçti. Kontrollü bekleme demek daha doğru olacaktır.

Babam 15 günde bir tam kan sayımı, beyaz kan hücresi, kırmızı kan hücresi gibi değerlerin olduğu genel bir kan tahlil yaptırıyordu. Sonuçları doktorumuza atıyorduk. Doktorumuz riskli bir durum olursa bize haber veriyordu. Mayıs 2021’den itibaren beyaz kan hücrelerindeki değerler lineer olarak artış gösteriyordu. Çok hızlı yükselmiyordu ve risk teşklik edecek bir durum hiç olmadı. Fakat yükseliyordu ve vücudun ürettiği bir kan hücresini yok etmenin alternatif tıpta ne yazık ki bir yolu yoktu.

Hastalığımız devasız değildi. Ama devası kolay da değildi. Zor bir süreç bizi bekliyordu. Bekleme aşamasında, alternatif çözümler var mı diye araştırmaya başlıyorsunuz. İlk olarak alternatif tıpta bunun bir çözümü var mı diye bakıyorsunuz. İnternette arıyorsunuz, çevrenizde bu konu hakkında uzman kişilere danışıyorsunuz. Fakat günün sonunda şunu öğreniyorsunuz. Kanser sadece bir hastalık ismi. 100’ün üzerinde kanser türü var. Ve alternatif tıpta kanser türüne göre bir çözüm bulabilecek bir uzmana biz rastlamadık. Daha açık anlatmak gerekirse, KML hastalığında beyaz kan hücre sayısında artış gerçekleşir. Bu değer artmaya çalışır fakat vücut fazlasını yok ederek ürik asite dönüştürür. Nötropeni durumunda ise beyaz kan hücresi sayısında azalma meydana gelir. Bu iki durum birbirinin zıttıdır. Bu sebeple, kan tahlili ve diğer tetkikler olmadan, bir kanser hastasının alternatif tıptaki uygulamaları kullanması riskli olabilir. Bu durumda bizim tecrübemiz ve tavsiyemiz, güvendiğiniz doktorunuzun asla sözünden çıkmamak olacaktır.

Fakat yine de, çevremizde tavsiye edilen çareleri deneyimlemeye karar verdik. İlk olarak bir Fitoloji uzmanı ile görüştük. Fitoloji ne demek? Kısaca Bitki Bilimi demek. Vücudun eksiklerine fazlalarına göre, kişiye özel beslenme programı ile iyileştirme yöntemi olarak açıklayabiliriz. Randevu aldık ve gittik. Fakat görüştüğümüz kişinin, babamın hastalığı hakkında bir fikri olmadığı için ne söyledikleri bizi ikna etti ne de tedavi yöntemi bize yeterli geldi.

Ardından yine bir tavsiye üzerine doğa üstü güçleri olan (bu biraz abartı bir betimleme ama bu şekilde tasvir ediliyordu adam) bir kişiden randevu alıp görüşmeye gittik. Hayatımdaki en ilginç tecrübelerden biriydi. Babamın elini tutarak, kaç yaşında olduğunu, kaç yaşında düştüğünü, yakın zamanda mide kanaması geçirdiğini vb. tespitlerde bulundu. Bunları babamın elini tutarak söyledi. Hatta, babamın kalın bağırsağında yırtık olduğunu ve bu sebepten vücudunda bir arıza olduğunu da belirtti. Fakat babamın hastalığı ile ilgili hiç bir tespitte bulunmadı. 2 sebepten bu kişinin doğruları söylemediğini düşündük. Birincisi, görüşme sonrasında bir çok karışım formülleri verdi. Formülleri incelediğimde, kan değerlerini yükseltecek karışımlar olduğunu gördüm. Bu da hastalık hakkında hiç bir fikri olmadan verildiğinin kanıtıydı. İkincisi ise yukarıda söylediğim gibi, babamın hastalığını anlayamaması. 16 yaşında düştüğünü, 2 sene önce tavukttan zehirlenip mide kanaması geçirdiğini, şu anda bağırsağında yırtık olduğunu söyleyen (bilen demiyorum çünkü bir kısmı yaşanmamış şeyler) kişi, babamın güncel hastalığını bilmemesi şaşırtıcıydı. En şaşırtıcı detay ise, babamın elini tutarak, kolestrolünün 227, trombositinin 165 olduğunu söylemesiydi. Babamın kolestrolü 130, trombositi ise 300 civarındaydı. Hem bir insan nasıl eliyle bunları ölçebilir ki?

Şimdi şunu düşünebilirsiniz. Okumuş insanlarsınız, nasıl böyle insanlara gidebilirsiniz? İnsan çaresiz olunca, tedavinin, devanın nerede olduğunu bilemiyorum. İlik nakli olmak bir çözüm fakat, bu çözümden önce acaba başka bir çözüm var mı diye insan araştırıyor.

Bu görüşmeden sonra, alternatif tıp yöntemlerini araştırmayı bıraktık. Söylediği karışımları uygulamadık. Bizim gitme amacımız, bizim hastalığımız hakkında bilgi sahibi ise ve bu hastalıkla ilgili daha önceden bir tecrübesi var ise ve bize açıklayarak anlatırsa, biz de bu anlattıklarını araştırıp doğrularsak uygulamayı düşünebilirdik. Doktorumuzun söylediği çok önemli bir cümle vardı.

Alternatif tıp yöntemleri ile modern tıp yöntemlerinin aynı anda uygulanmasını doğru bulmuyoruz. Biz hücreleri yok etmeye çalışırken, siz yeni hücre oluşturmaya çalışırsanız, tedavinin hiç bir anlamı kalmaz.

Ekim ayının ilk günleri, doktorumuzdan bir telefon geldi. Türkiye’de ve dünyada babam için uygun bir ilik yoktu. Bu cümleyi duyduğumda tüm yolların kapandığını düşündüm. Bunu babama nasıl söyleyeceğimi bilemedim ama yine de söyledim. Kabul etti. Bir hafta sonra doktoru tekrar aradım ve son çare olarak, çocukları olarak biz donör olup olmayacağımızı sordum. İhtimallerin düşük olduğu fakat deneyebileceğimizi söyledi. İhtimallerin düşük olmasının nedeni de şundan kaynaklanıyor. Çocuk, anne ve babanın genetiğini taşır. İlik naklinde, %80 ve üzerinde bir uyum olması gerekir. Anne ve babanın genetiğini taşıyan çocuğun da, %50 uyumlu olması beklenir. Bu sebeple ihtimal düşük olduğu ortaya çıkar. %80 ve üzeri uyum ise çok düşük bir ihtimaldir.

Biz yine de, küçük de olsa bir ihtimal olduğu için, ben, kardeşim ve ablam Ankara’ya kan örneği vermeye gittik. (18 Ekim 2021) Sonuçlar 2 hafta içinde çıktı. Kasım başında Ben ve kardeşimin %70 + 2.5 antijen, ablamın ise %60 uyumlu olduğu ortaya çıktı. Tam bu esnada, Avrupa’da bir donörün de %80 + 1 antijen uyumlu olduğu tespit edildi. Doktorumuza nasıl ilerleyeceğimizi sorduk. Yurtdışından ilik nakli için toplama yapılması ve getirilmesi uzun süren bir işlem olduğunu, ilik yetersiz kaldığında ya da tedavi devam ederken ihtiyaç olduğunda tekrar toplama işleminin risk teşkil ettiği için, aynı zamanda 2.5 antijen uyumunun da önemli odluğu için, benim ya da kardeşimin donör olmasının uygun olacağına kanaat getirildi. Kardeşimin hem yaşının daha genç olması gem de daha sağlıklı olmasından dolayı donör olarak seçildi. Sonrasında herşey çok hızlı gelişti.

Babam 15 Kasım 2021 tarihinde Ankara’ya geldi ve yatışı gerçekleşti. 1 hafta sonra kardeşim hastaneye yattı ve ilik toplanmaya başlandı. 1 Aralık 2021 tarihinde ilik nakli gerçekleşti. İlik naklinden sonra 30 gün hastanede kalındı. Yanında hep annem vardı. Tüm bu zorlu süreçte hep yanındaydı. 1 Ocak tarihinde taburcu oldu ve o vakitten itibaren Ankara’da yaşıyorlar ve tedavi devam ediyor.

İlik naklinin nasıl gerçekleştiğini, sürecin nasıl olduğunu, neler yaşadığımızı anlatıp anlatmamaya karar vermedim. Yazmak doğru mu yanlış mı emin değilim. Süreç zor, uzun, yorucu ve çok sabır istiyor. Eğer babam ve annem yazmama izin verirse ilik nakil operasyonlarının günlüğünü de sizinle paylaşacağım.

Son söz olarak, bugüne kadar yanımızda olan, bizi destekleyen, dua eden, arayıp soran herkese çok teşekkür ederiz. Babam iyileşecek ve tekrar sağlıklı bir şekilde aramıza dönecek. Daha çok yolumuz var beraber gezeceğimiz. Daha çok zamanımız var beraber geçireceğimiz.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Lumtify – 2021 Muhasebesi ve 2022 Hedefleri

2020 yılı biterken ve 2021 yılı başlarken Linkedin’de şu mesajı atmışım.

Tam 1 sene önce kurumsal hayattan istifa edip, uzun süredir hayalini kurduğum bir serüvene ilk adımımı atmıştım. Fakat 2020 yılının girişimcilik için en zor sene olacağını tahmin bile edemezdim. Değişen ekonomik koşullar ve pandemi süreci bir girişimi bitirmeye yetecek güce sahipti. Çok şükür ayakta kalmayı başardık ve ilk senemizi büyük başarılarla tamamladık.

1 sene içinde 4 büyük projeyi (2 #optimizasyon, 1 sosyal medya, 1 veri tabanı entegrasyonu) devreye aldık. 3 farklı projede ürün geliştirmemiz (Satın Alma Optimizasyonu, Kapasite Optimizasyonu ve Sosyal Medya Analitiği) devam ediyor. Parçası olduğum #Crawlers ile #Teknofest — Travel Datathon 2019’u kazandık.

Kurumsal hayattan ayrılıp kendi şirketini kurmak, iş peşinde koşmak ve bir şey satmak (daha doğrusu satmaya çalışmak) benim için zor ama öğretici bir süreç oldu. Geçtiğimiz sene Çimento, Çelik, Liman, Petrol, Roket, Basketbol gibi bir çok farklı sektörde projeler, PoC’ler yaptık. Fakat bu sene tekrar evime yani perakendeye de yeni projelerle geri döneceğim.

Beni ve Lumtify’ı takip etmeye devam edin!

https://www.linkedin.com/posts/suyunu_optimizasyon-crawlers-teknofest-activity-6682276170601414656-z3rT

2022 yılı için Linkedin’e mesaj yazarken karşıma çıktı. Okurken hafif gülümsedim. Acaba 2020 mi daha zor geçmişti yoksa 2021 mi? Acaba hangi sene daha başarılı geçmişti. Haydi o zaman geçtiğimiz senenin muhasebesini yapalım ve 2022 yılı için hedeflerimizi belirleyelim.

Önce bu yazının tamamını okuyamayacaklar için 2021 yılının kısa bir özetini yazmakta fayda var. Neler oldu, hangi projeleri yaptık? Buyrun:

  • Ofisimi açtım (Yazının sonlarına doğru detayları bulunuyor)
  • 1 Optimizasyon (OR) projesi (Gerçi hala tamamlanmadı ama ben bitti gözüyle bakıyorum 🙂 )
  • 1 Doğal Dil İşleme (NLP) projesi
  • 1 Tahmin (Forecast) projesi
  • 1 Sıralama (Sorting) Projesi
  • 1 Elastikiyet projesi (Bu da bitmedi ama çok güzel ilerliyor)
  • 1 Veri Odaklı Dönüşüm Danışmanlığı
  • Birçok algoritma içeren proje
  • 5 eğitim verdik (2 SQL, 1 Optimizasyon, 1 Python, 1 Veri Bilimi)
  • Ve tabi başarısızlıklar (Yazının en sonunda)

Bu projelerin hepsini tek başıma mı yaptım? Tabi ki hayır. Her bir projede birlikte çalıştığım harika insanlar vardı. Projelerin detaylarına ve kimlerle çalıştığımı aşağıda detaylandırdım. Ama önce 2021 yılının başına dönelim.

2020 yılının son 2 ayı çok zor geçmişti. Önce ben korona olmuştum. Sonra annem ve babama bulaştırmıştım. Tam kapanma, yarım kapanma, yüz yüze eğitime ara verilmesi, şirketlerin çalışanları dışında kimseyi kabul etmemesi, başlaması planlanan işlerin ertelenmesi… Gerçeği söylemek gerekirse, Ekim ayında şirketi kapatıp, Dubai’ye taşınmayı bile düşünmüştüm. Ama sonra vazgeçtim.

2021 Ocak ayının ilk günlerinde, uzun zamandır üzerinde çalıştığımız Optimizasyon projesine başladık. IBM ile birlikte çalıştığımız bu projede, Türkiye ve Dünya’nın en büyük Metalürji firmalarından biri olan MMK’nın Üretim Planlamasının matematiksel modelleme ile optimize edilmesiydi. 1 senedir üzerinde çalıştığımız bu projede sona geldik. Bugüne kadar çalıştığım en zor projelerden birisi bu olabilir. Mart ayında tamamlanacak olan bu projede IBM CPLEX kullanarak, her bir siparişin hangi hammadde, hangi tedarikçi, hangi zamanda, hangi hatlarda, hangi hızda üretim yapılması gerektiğine karar veriyor. Bunu yaparken hatların, tedarikçilerin, vb. kısıtları gözetiyor. En güzeli de, farklı amaç fonksiyonları ile çözüm bulabilmeniz. Kar maksimizasyonu, Ton maksimizasyonu ya da Zamanında Teslimat Maksimizasyonu (OTIF) seçebiliyorsunuz. Aslında bir ürün ortaya çıkardık. Uçtan uca çözüm üreten bir ürün. SAP’den gelen veriler ara katmana alınıyor. Bu veriler işlenerek modelleme öncesinde farklı şemalarda tutuluyor. Tasarlanan ara yüz ile veriler görülebiliyor ya da değiştirilebiliyor. Optimizasyon çalıştırıldığında, ön işleme, modelleme ve son işleme adımlarından geçerek sonuçlar hem ara yüzde hem de farklı raporlama araçlarında kullanıcıya sunuluyor. Zor ama güzel bir iş oldu. Buradan, MMK’ya ve IBM’e teşekkürlerimi iletiyorum.

2021 yılının en güzel gelişmelerinden biri de, Defacto’da Veri Bilimi Danışmanı (Data Science Partner) olarak hizmet vermeye başlamam sanırım. Tekrar perakendeye dönmek, perakende de analitik projeler yapmak ve hepsinden önemlisi çok güzel bir ekiple birlikte çalışmak bana çok iyi geldi. Mart ayında düzenlenen TalentUpData etkinliğinde 3000 kişiden elenerek gelen 40 kişi yarıştı ve 17 kişi Data Science Office’de (DSO) görevlendirilmek üzere işe alındı. Uzun zamandır katıldığım en güzel, verimli ve heyecanlı etkinliklerden biriydi. Defacto yöneticileri ve yeni işe başlayan 17 arkadaşla bir çok işe imza attık. Aşağıdayazdığım işlerin tamamını bu ekiple birlikte yaptık. (Benim dahil olduğum projeler buzdağının görünen kısmı. DSO’nun yaptığı onlarca proje hayata geçti son 1 sene içerisinde) Gelin şimdi yaptığımız projelerin ne olduklarından kısaca bahsedelim.

Şunu tekrar etmekte fayda var. Aşağıda yazdığım projelerin hepsi ekip olarak başarılmış projeler. Ben bazı projelerde kodlama yaparken bazı projelerde mentörlük yaptım. Burada alkışı Defacto’daki arkadaşlar hak ediyor.

1 Doğal Dil İşleme (NLP) projesi: Defacto’nun satışta olan ürünleri için, Trendyol ve Defacto.com üzerinden gelen yorumların duygu (sentiment) analizi ve negatif yorumların sınıflandırılmasını içeren projedir. Önce her bir yorumun duygusunu buluyor. Eğer bir yorum negatif ise, neden negatif yorum aldığını buluyor. Örnek vermek gerekirse, Aldığım ürün güzel fakat ürünün gelmesi için ne yazık ki tam 5 gün bekledim gibi bir yorum geldiğinde, önce bunu negatif bir yorum olarak etiketliyor. Ardından negatif youmun kategorisini de “kargo” olarak belirliyor. Bunun gibi 9 farklı kategori var. Belirlenen kategorilere göre de, ilgili birimlere bu yorumlar aksiyon alınması için iletiliyor. İşin en güzeli de bu işlemlerin hepsinin otomatik olarak çalışması ve sonuç üretmesi. Her gün yüzlerce yorum, otomatik olarak bu işlemlerden geçiyor. Her bir yorum saliseler içinde işlenerek ilgili birimlere iletiliyor. 700bin yorum işlenmiş ve raporlanabilir durumda olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim 🙂

1 Tahmin (Forecast) projesi: Defacto’nun mağazalarının gelecek 5 haftasının tahminin yapıldığı projedir. Perakendede 2020 yılı ve öncesinde tahmin yapmak hiç de zor değildi. Evet zordu ama çok zor değildi. Fakat ne zaman pandemi başladı, tüm tahmin sistemleri bozuldu. Evet bozuldu. Çünkü modellerin daha önce hiç görmediği veriler ortaya çıktı. Hafta sonu kapalı olan mağazalar, 5’ten sonra satış yapmayan mağazalar, bazı mağazalar açıkken bazı mağazaların açık olmaması gibi bir çok durum vardı. Ve tüm bunlar düzensizdi. Belli bir sıralaması yoktu. Ve kapanmaların, açılmaların tutulduğu bir veri tabanı da yoktu. Düşünsenize, bir makine öğrenmesi algoritmanız var, 2020 şubat öncesinde hiç olamayan durumlar gerçekleşiyor ve modelinizin bunu tahmin etmesini istiyorsunuz. Sonra, hayat normalleşiyor fakat model normalleşmiyor. Zaman Serisi modelleri için ayrı bir problem, Makine Öğrenmesi için ayrı bir problem. Bu proje uzun sürdü ama uzun sürmesinin en büyük sebebi, veri temizliği ve veri etiketlemeden dolayıydı. Çok emek verildi ve sonunda çok başarılı sonuçlarla tahminler ortaya çıktı. Tahmin projeleri asla bitmediği için bu projede bitmedi. Ama çok iyi bir noktada olduğunu söyleyebilirim.

1 Sıralama (Sorting) Projesi: Defacto.com’daki ürünlerin hangi sıra ile müşterilerin beğenisine sunulacağı ile ilgili projedir. Her bir e-ticaret sitesinde akıllı bir sıralama filtresi vardır. İşte bizim yaptığımız bu akıllı sıralamanın aklı. Ürünler ile ilgili bir çok veri kullanılarak bir skor hesabı yapıyoruz. Buna ek olarak yeni ürünlerin (cold start) konumlandırılması, ağırlıklandırma, farklı senaryo çalışmaları gibi eklemeler ile canlıya alınmış güzel bir proje.

1 Elastikiyet projesi: Mağazalarda satılan bir ürüne %X indirim yapsam, bu ürünün satış artışı % kaç olur sorusuna cevap arayan bir makine öğrenmesi projesi. Proje hem çok uzun soluklu hem de zorlu (challenging) olduğu için 2022 yılında da devam edeceğiz. Ama şunu açıkça söyleyebilirim ki, bittiğinde Plannerlar için çok kullanışlı bir ürün olacak. Planner, bir ürün seçiyor, yüzde kaç indirim yapacağını giriyor ve sonuç olarak ürünün satışının yüzde kaç artacağını ya da kaç adet satacağını tahmin ediyor. İddialı olduğunu farkındayım. Ama şu anda %85 doğrulukla tahmin edebildiğimizi de söyleyebilirim. Unutmadan, sadece indirim değil, fiyat artışlarındaki satış değişikliklerini de tahmin edebiliyor.

1 Veri Odaklı Dönüşüm Danışmanlığı: Defacto’nun veri odaklı dönüşüm yolculuğunda, mevcut durum değerlendirmenin yapılması (assessment), hedeflerin belirlenmesi, yol haritanın çıkarılması ile ilgili Defacto ekibine destek verdim. İnsan Kaynakları ve DSO’nun öncülüğünde çok büyük bir dönüşüm yolculuğuna çıkıldı. Her bir departmanın veri odaklılık konusunda mevcut durumu belirlenip, sene sonu hedefleri koyuldu. Bu hedefler doğrultusunda, veri yapıları, raporlar, analitik çözümler planlandı. 1 sene içinde büyük yol kat edildi. Bu yolculuğa şahit olmak gerçekten çok etkileyiciydi.

Bir çok algoritmik proje: Bir çok nedir? 3 müdür 5 midir? 10 mudur 20 midir? Evet bir sayı veremiyorum. Çünkü 17 kişilik ekip bir çok projeye imza attı. Ben bazılarında ufak tefek kod yazdım, bazılarında mentörlük yaptım. En azından birkaç tanesini yaz da inanalım.

  • Ürünün başarısını etkileyen faktörlerin bulunması
  • Beden analizine göre lot içi adetlerin belirlenmesi
  • Mağaza satış anomalilerinin otomatik tespit edilmesi
  • Mağaza giren ayak sayılarındaki (footfall) anomali tespiti ve eksik verilerin düzeltilmesi
  • Sezon sonunda devir olan ürünlerin uygun lot adetlerine göre minimum lot sayısına göre kolilenmesi
  • Birlikte satılan ürünlere göre ürün öneri sisteminin kurulması
  • Rakip markaların mağaza yerleri, Defacto mağaza satışları ve e-ticaret satışlarına göre iç görü üretilmesi
  • E-ticarette en iyi satan ürünlerin Mağazalardaki stoklara göre ayrı bir alanda satılacak ürün öneri sistemi

Vay be. Gerçekten verimli bir sene geçirmişiz. Burada yazılan her bir proje için detaylı açıklama yapmak isterdim. Ama yazı o kadar uzayacak ki, kimse okumayacak gayet iyi biliyorum. Eğer projeler hakkında detaylı bilgi isterseniz bana yazın ben size anlatırım.

Şimdi geldik 2021 yılının en güzel işlerinden bir tanesine. Lumtify Academy kuruldu. 2 senedir üzerinde çalıştığımız Akademi projemiz sonunda hayata merhaba dedi. Peki Lumtify Academy nasıl çalışıyor ve hedef kitlesi kimler?

Veri edinme yöntemleri ve verinin anlamlı hale gelmesi için kullanılan araç ve yöntemlerin eğitimlerini vermeyi hedefliyoruz. 2021 yılı içerisinde 2 RDBMS ve T-SQL eğitimi, 1 Python, 1 Veri Bilimi ve Makine Öğrenmesi Yöntemleri ve 1 Optimizasyon ve IBM CPLEX eğitimi verdik. Amacımız hem şirketlerin problemlerini çözmek hem de edinmek istedikleri teknik yetkinliklere sahip olmalarını sağlamak. Mesela bir firma Rota Optimizasyonu problemini kendi ekibi ile çözmek istiyor. Biz önce onlara, optimizasyon, sezgisel ve meta sezgisel algoritmaları anlatıyoruz. Ardından problemlerini birlikte çözerek onlara yol gösteriyoruz. 2 defa kazanmalarını sağlıyoruz. Eğitim konusunda bize güvenen ve destekleyen Defacto ve MMK’ya ayrıca teşekkür ediyorum. academy.lumtify.com adresinden web sitemize ulaşabilirsiniz.

Bir diğer güzel olay, ofisimi açmış olmam. Pandemi süresince evden çalışmak gerçekten çok yorucu oldu. Evet evden çalışmanın ayrı bir rahatlığı var bunu kabul ediyorum. Ama ofis olayı bir başka. Kendi ofisin olması ise bambaşkaymış. Sağ olsun babamın büyük desteği ile, evime yürüme mesafede bir ofisim oldu. Uzun bir tadilat ve temizlikten sonra eşyaları da tamamlayınca çok güzel bir ofisim oldu. Öncelikle babama, anneme, eşime, ablama (mutfak dolaplarımı boyayıp yepyeni yaptı), Bünyamin (2 defa eşya taşımaya yardıma geldi), AKS’ye ve ziyarete gelen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Kardeşim Burak’a neden teşekkür etmedim. Çünkü ortağım olduğu için onun da ofisi olduğu için teşekkür etmiyorum 🙂 Kısıklı Üsküdar’a yolu düşen herkesi çay ve çorbaya beklerim.

Peki 2021 yılında hep iyi şeyler mi oldu? Instagram postu gibi hep harika şeyleri mi paylaşacağım? Hayır, tabi ki hayır. Başarıların yanında başarısızlıklar da vardı. Neleri başaramadığımızı da anlatayım. Sonuçta muhasebe yapıyoruz. Defter-i Kebir’de verecekler kadar alacaklar da vardır.

İlk olarak teklif verip alamadığım işlerin sayısını vereyim. 1 değil, 2 değil, 3 değil tam 8 teklif. Eğitim, proje, danışmanlık içerikli toplam 8 teklifim reddedildi ya da cevapsız bırakıldı. Tek sevindirici taraf, geçen seneye göre bu sayının düşüşte olması 🙂 İşin en moral bozan kısmı ne biliyor musunuz? Zaman harcayıp firmalarla görüşüyorsunuz, onlar için bir çözüm ya da yol haritası belirliyorsunuz, teklif yolluyorsunuz, fakat firma olumsuz olsa bile cevap vermiyor. Ben de kurumsal firmalardayken bunu yaptım ve şimdi açıkçası çok pişmanım. En iyi niyetli olarak baktığımızda, “O kadar uğraştırdık, olumsuz dönersek ayıp olur, en iyisi sürüncemede bırakıp cevap vermeyelim, kapı açık dursun” diye düşünülüyor olabilir. Siz siz olun, iyi niyetli düşünmeyin. Eğer çalışmak istemiyorsanız, olumsuz dönün. Bütçemiz onaylanmadı, projeyi yapmaktan vazgeçtik, teklif fazla geldi, vb. her türlü açıklama ya da hiçbir açıklama yapmadan teklifi ret edebilirisiniz.

Diğer bir başarısızlık ise, belirlediğim hedefleri gerçekleştirememek oldu. Örneğin, 2021’de bir stüdyo kurup Podcast çekmeye başlamayı hedeflemiştik. Stüdyoyu kurduk ama podcast çekimine bir türlü başlayamadık. Farklı konseptlerimiz vardı ve içeriklerin neler olduğuna kadar detaylı çalışmalar yapmıştık. Bir türlü fırsat olmadı. Bu hedefi 2022 yılına taşıyorum ve en az bir konsepti hayata geçirmeyi hedefliyorum.

Bir diğer başarısızlık ise, ürün geliştirme süreçleriyle ilgili oldu. Lumtify’ın 2021 yılında geliştirmeyi hedeflediği 2 ürün bulunmaktaydı. Özellikle bu ürünlerden bir tanesi bizim deyimimizle Oyun Değiştirici (Game Changer) olacak bir projeydi. Başarısız da olsak bu projeyi 2022 yılına taşıyorum.

Son olarak, önüme gelen bazı fırsatlarla ilgilenmediğim ve ertelediğim için kaçırdıklarım var. Yabancı bir firma partnerlik kurmak ve birlikte iş yapmak istedi. Fakat ben zaman ve kaynak bulamadığım için bu firmayı erteledim. Sonuç olarak firma tamamen vazgeçti.

Peki 2021 yılından ne dersler çıkardım.

Danışmanlık, özellikle konfor alanında yaptığın danışmanlık hem çok keyifli hem de kazançlı bir iş alanı. Fakat, hep çalışman gerekiyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte. Çalışmayı bıraktığın an, para da kazanmayı bırakıyorsun ya da erteliyorsun. Matematiksel olarak zarar ediyorsun. Bir iş yerinde maaşlı çalıştığınızda, verimli olsanız da olmasanız da, ay sonunda maaşınızı alırsınız (etik ve ahlaki çerçevede bakmadan bir önerme yaptım) Fakat bir proje yapıyorsanız, o projenin kilometre taşlarına ve hedeflerine ulaşamadığınız sürece ödeme alamazsınız. Hele bir de, proje kapsamını net bir şekilde belirlemediyseniz, 6 aylık proje 12 aya uzamaya başladığında zarar etmeye başlarsınız. Fırsat maliyeti, harcanan emek ve efor nedeniyle kazanmanız gereken paranın altında kalırsınız. Peki çözüm nedir? Ürün, ürün, ürün. Ne farkı var? Danışmanlıkta bir firma için, bir ürün yaparsınız. Sektörde buna terzi usulü (tailor made) çözüm denir. Bu çözüm sadece o firma tarafından kullanılır. Jenerik (Generic) bir çözüm ortaya çıkarmadığınız müddetçe, her firma için projeye baştan başlamak zorunda kalırsınız. Fakat bir ürününüz olduğunda sınırlarınız bellidir. Bu sınırlar dahilinde modifikasyonlar ile çözümünüz geliştirirsiniz. Son bir benzetme yapmak gerekirse, danışmanlıkta arabayı siz sırtınızda taşırsınız, ürün çıkardığınızda ise ürün arabanız olur ve o sizi sırtında taşır. Vel hasıl, bir ürün çıkarmadığım müddetçe Lumtify’ın uzun ömürlü olmayacağını düşünmeye başladım. Akademi’yi bir ürün olarak düşünebiliriz. Fakat 2022 yılı için hedeflediğim ürünleri çıkarmadığım ya da denemediğim müddetçe, büyümem lineer olarak artmaya devam edecek. Fakat üstel (exponential) artış için fırsatlar geçmeden yakalamak gerekiyor.

2022 hedeflerimiz

Evet geldik şimdi 2022 yılının hedeflerini yazmaya. Bunları yazalım ki 2023 yılı geldiğinde ne kadar başarılı olduğumuzu tartışabilelim.Lumtify olarak 2022 yılındaki hedeflerimiz de aşağıdaki gibidir.

  1. Akademi eğitimlerinin daha çok firmaya ulaşmasını sağlamak
  2. En az bir ürün geliştirme sürecine başlamak
  3. Podcastlere başlamak
  4. Danışmanlık yaptığım firmalar ile başarılı bir sene geçirmek

Dur dur dur. Bu hedeflerin hiç biri smart değil. Kaç sene beyaz yakalı olarak çalıştın ve hedef verme üzerine sayısız eğitim aldın. Belirlediğin hedefler bunlar mı? 7 sayfa yazı yazdın. Hedeflerin bunlar mı? En azından biraz daha smart hedefler koyabilir misin?

Peki.

  1. Lumtify Academy olarak 3 farklı firmaya çözüm odaklı eğitim vermek
  2. Oyun Değiştiren projenin MVP’sini yapıp, prototipini üreterek, bir firmada PoC yapmak
  3. 2B1B ya da LNDT adlı podcastlerden bir tanesinde 12 bölüm çekmek ve bunları podcast ortamlarında yayınlamak
  4. Defacto ile hedeflediğimiz (bunların hepsi yazıyor) ve MMK ile anlaştığımız (bunların da hepsi yazıyor) projeleri belirlenen zaman dilimlerinde tamamlamak

Yine tam smart olmadı ama daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Evet yazımızın sonuna geldik. Buraya kadar geldiyseniz hepinize teşekkür ederim. Tarihe not olarak yazdığım 2021 muhasebesi ve 2022 hedefleri yazımızın sonuna geldik. Seneye görüşmek üzere…

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

IBM CPLEX MSSQL Database Connection

Eğer bu yazıyı okuyorsanız CPLEX’in ne olduğu hakkında bir fikriniz vardır. Ama eğer bilmiyorsanız, Wikipedia ve IBM sitelerindeki açıklamaları inceleyebilirsiniz.

CPLEX bir optimizasyon çözüm yazılımı. CPLEX’i çok uzun süredir severek kullansam da, ne yazık ki dünya çapında çok yaygın bir kullanımı olmamasından dolayı ekosistemi çok gelişmemiş durumda. Kendi dokumantasyonu ve örnekleri dışında bir yardıma ihtiyacınız olduğunda ya da bir hata ile karşılaştığınızda zor anlar yaşayabiliyorsunuz. Neyseki, Alex Fleischer ve Eray Çakıcı gibi CPLEX’e gönül vermiş kişiler var da, sorunlarımızı kısa sürede çözebiliyoruz.

CPLEX Aralık 2020’de yeni bir sürüm çıkardı. Hatta versiyon sistemini değiştirdiği için, 12.10’dan bir anda 20.1’e geçiş yaptı. Eski versiyonlama sisteminde, büyük değişiklikler major versiyonu, geliştirmeler ve iyileştirmeler için de minor versiyonu artıyordu. Alınan karar doğrultusunda, yeni versiyonun çıktığı sene major ve o sene içindeki geliştirme ve iyileştirmeler de minor arttırma olarak yapılmasına karar verildi.

Versiyondur değişir. Peki bunun konumuzla ne alakası var? CPLEX versiyon atladıkça, çözücünün gücünü arttırmaya devam ediyor. Süreler kısalıyor, çözümler iyileşiyor. Fakat, bizim gibi CPLEX’i bir ürünün içine konumlandıran kişiler için önemli bir handikap ortaya çıkıyor. Veritabanı bağlantı metotlarının değişmesi. 12.5 ve öncesinde kullanılan veritabanı bağlanma metotu, 12.6 sürümünde kullanılamamaya başlanmıştı. Bu çok büyük bir problem olmuştu. 12.6’da kullanılan metot güvenlik açısından daha iyi olduğu iddia edilse de, fonksiyonel olarak sıkıntıları da beraberinde getirmişti. 20.1 sürümü ile bu sıkıntılar giderildi ve artık çok daha kolay bir şekilde veritabanı bağlantı yapılabilmektedir. (12.6’da kullanılan metot 20.1’de hala kullanılıyor fakat yenisini öğrenip uygulamanızı tavsiye ediyorum)

Bu yazımda, 12.5 ve öncesi, 12.6 ve sonrası, 20.1 için MSSQL veritabanı bağlantılarını nasıl yapacağınızı anlatacağım. Benim gibi internette kaynak arayıp bulamayanlara gelsin 🙂

Authentication

SQL Server’a bağlanmanın 2 temel yöntemi vardır. Bunlar:

1- Windows Authentication

2- SQL Server Authentication

Bu yazımızda SQL Server Authentication anlatacağız. Eğer OPL Studio üzerinde yazdığınız bir modeli, zamanlanmış bir görev ile çalıştırmayı hedefliyorsanız ya da bir uygulamaya bağlayacaksanız tavsiyem SQL Server Authentication. Nedeni de, Windows Authentication ile bağlantı kurmuşsanız, CPLEX kurulu sunucunun restart olması durumunda ilgili kullanıcı ile o makinaya login olmadığınızdan dolayı o model çalışmayacaktır. Ya da sizin kullanıcız logout olduysa da aynı problemle karşılaşırsınız. Çalıştığınız şirkette SQL Server Authentication için yetki almanız zor olsa da sadece ilgili SQL sunucuya ve ilgili tablolara yetki isteyerek bunu çözebilirsiniz.

Örnek Veritabanı

Aşağıda bağlantı yollarını (connection string) paylaşacağım kodlar için CPLEX’in içinde gelen Oil örneğindeki veri setlerini kullanacağım. SQL’de input (girdi) tablosu ve bir tane de örnek çıktıları yazacağım boş bir tablo oluşturuyorum. Denemek isterseniz diye bu tabloları oluşturduğum scriptleri de yazıyorum.

--Input tablosu
CREATE TABLE dbo.OilData(
capacity int NULL,
price float NULL,
octane float NULL,
lead float NULL
)
INSERT INTO dbo.OilData (capacity, price, octane, lead) 
SELECT 5000, 45, 12, 0.5
INSERT INTO dbo.OilData (capacity, price, octane, lead) 
SELECT 5000, 35, 6, 2
INSERT INTO dbo.OilData (capacity, price, octane, lead) 
SELECT 5000, 25, 8, 3
--Output Tablosu
CREATE TABLE dbo.OilResult(
capacity int NULL,
price float NULL,
octane float NULL,
lead float NULL,
result float NULL
)

.mod dosyası

OPL tarafında bir model oluşturduğunuzda 1 zorunlu 2 opsiyonel dosya oluşturursunuz. Zorunlu olan mod (model) dosyasıdır. dat (data) ve ops (settings) ise opsiyoneldir. Eğer modeliniz, bir veritabanı, excel ya da başka bir veri kaynağına bağlı ise dat dosyası da zorunlu hale gelmiş olur.

Aşağıda her bir sürüm için dat dosyası içinde nasıl MSSQL veritabanına bağlayacağımızı yazacağız. Bunun öncesinde mod dosyasında, bağlayacağımız tuple nasıl olacak onu da yazalım.

tuple oilData {
int capacity;
float price;
float octane;
float lead;
}
{oilData} OilDatas = …;

Veritabanından okuduğumuz tabloyu bu tuple içine atacağız. Sonrasında modelimiz çalışacak ve sonucu da tekrar veritabanında bir tabloya yazmak istiyoruz. Çıktı tablomuzu da oluşturalım

tuple oilResult {
int capacity;
float price;
float octane;
float lead;
}
{oilResult} OilResults = …;

12.5 ve öncesi

Veritabanı bağlantısı açmak için .dat dosyamıza şu cümleyi yazıyoruz

DBConnection db(“oledb”,”kullaniciAdi/sifre/database/server”);

db” artık bizim bağlantı anahtarımız. Bunu kullanarak, okuma ve yazma işlemleri yapacağız. Hatta MSSQL’de bulunan stored procedureleri bile çalıştırabiliriz.

DBRead → Okuma
DBUpdate → Yazma ve Execute etme

Önce okuyalım ve input tuple dolduralım.

OilDatas from DBRead(db,”select capacity, price, octane, lead from dbo.OilData”);

Artık input tablomuz doldu. Sonrasında modelimiz çalıştı ve sonuçlar OilResults tupleında bulunuyor. Bunu MSSQL’de bulunan dbo.OilResult tablosuna yazmak için de aşağıdaki kodları kullanıyoruz.

OilResults to DBUpdate(db,”INSERT INTO dbo.OilResult(capacity, price, octane, lead, result) VALUES(?,?,?,?,?)”);

Son hali nasıl oldu ona da bakalım:

DBConnection db(“oledb”,”kullaniciAdi/sifre/database/server”);
OilDatas from DBRead(db,”select capacity, price, octane, lead from dbo.OilData”);
OilResults to DBUpdate(db,”INSERT INTO dbo.OilResult(capacity, price, octane, lead, result) VALUES(?,?,?,?,?)”);

12.6 sonrası

12.5 ve öncesindeyken herşey bu kadar kolaydı. Fakat 12.6 ile birlikte DBConnection kullanılmamaya başlandı. Bunun yerine JDBC üzerinden veritabanı bağlanma zorunluluğu getirildi. Bunun için öncelikle deveye hendek atlatmanız gerekiyordu. Hendek de şu, Java driverlarını indirmeniz gerekiyor ve bu driverları modelinizin bulunduğu klasörde tutmanız gerekiyordu.

Aklınızın karıştığını görüyorum. Bu sebeple daha detaylı anlatacağım.

Öncelikle IBM tarafından hazırlanan GitHub Repository’e bakmanızı öneririm. Tüm gerekli dosyaları buraya yüklemişler. Sadece açıklamaları yetersiz yapmışlar.

İlk olarak bilgisayarınızda Java’nın (Java SE Development Kit) kurulu olduğundan emin olmalısınız. Kurulu değilse şu likten indirip kurulumu gerçekleştiriyorsunuz. Kurduktan sonra command pencersinde şunu yazıp test edebilirsiniz.

java -version

İkinci aşamada, java.js ve jdbc-custom-data-source.jar dosyalarını indirmeniz gerekiyor. IBM github reposunda bunlara da yer vermiş. Şu linkten bunları da indiriyorsunuz.

Son olarak, MSSQL için gerekli olan JDBC Driverını indirmek. Microsoft’un sitesinden de indirmeniz için gerekli linki buraya bırakıyorum.

Evet, Java SDK kurulu ve gerekli olan dosyalar elimizde. Bu gerekli olan dosyaları, CPLEX projemizin bulunduğu klasöre koyuyoruz. Yani .oplproject, .project, dat ve opl dosyalarınızın bulunduğu klasöre.

Gerekli dosyaları son kez kontrol edelim:

jdbc.js
jdbc-custom-data-source.jar
mssql-jdbc-7.4.1.jre8.jar

Şimdi .dat dosyasını yazmaya başlayabiliriz. (Hendekten atlamak üzereyiz. Çok mutluyuz)

ODBC bağlantısındna farklı olarak, JDBC üzerinden bağlantıyı prepare{} içinde yazmamız gerekiyor. Aşağıda adım adım yazıyorum, son halini en altta bulabilirsiniz.

prepare {
includeScript(“jdbc.js”);

var db = JDBCConnector(“jdbc:sqlserver://server;databaseName=database;user=kullaniciadi;password=sifre”);
}

Bağlantımızı oluşturduk. Süslü parantezi kapatmadan okuyacağımız tabloyu yazıyoruz.

db.read(“OilDatas”, “select capacity, price, octane, lead from dbo.OilData”);

Ardından, modelden çıkan sonucu tabloya yazıyoruz.

db.update(“OilResults”, “INSERT INTO dbo.OilResult(capacity, price, octane, lead, result) VALUES(?,?,?,?,?)”);

İşte oldu. Son halini de paylaşalım.

prepare {
includeScript(“jdbc.js”);

var db = JDBCConnector(“jdbc:sqlserver://server;databaseName=database;user=kullaniciadi;password=sifre”);
db.read(“OilDatas”, “select capacity, price, octane, lead from dbo.OilData”);
db.update(“OilResults”, “INSERT INTO dbo.OilResult(capacity, price, octane, lead, result) VALUES(?,?,?,?,?)”);
}

Sadece connection string olarak mı problem var? Neden bu kadar deve ve hendek dedin bize diyebilirsin. Aslında sadece bağlantı için yazdıklarımız değil. Asıl problem, model içinden sql tarafında yapmak istediklerinizi istediğiniz sırayla yapmanıza engel oluyor. Mesela önce oku, sonra model sonuçlarını yaz en sonda da gidip sql tarafındaki bir tabloda bir flagi update etmeniz gerekiyorsa gidip ilk başta update edebiliyor. prepare içine çok müdahale edemiyorsunuz.

Ben bunu nasıl çözdüm. Flow ile çözdüm. Başka bir yazıda daha detaylı anlatırım. Fakat yaptığım, Ana bir mod dosyası üzerinden, alt (sub) mod ve dat dosyalarını çalıştırarak ilerledim. Bu sayede, WarmStart’ı da OPL üzerinden başarılı bir şekilde uygulamış oldum.

20.1 ve sonrası

Günümüze geldik 🙂 IBM 12.6 ve sonrası yaşanan sıkıntılardan çok başı ağrımış olacak ki, 20.1 ile birlikte ODBC bağlantı öelliğini geri getirmiş. Biz de açıkçası bu durumdan çok memnun olduk. Fakat, baktığımızda konu hakkında bilgi veren içerik olmadığını gördük ve üzüldük.

İlk olarak şunu söyleyelim. IBM CPLEX versiyonlarını geliştirmesinin temel amacı, çözücünün performansının arttırmaktır. Arkada çalışan modellerin, sezgisel algoritmaların, parametrelerin ve bilgisayar gücünün verimli kullanılmasının geliştirilmesi ile yeni versiyonları ortaya çıkmaktadır.

Aşağıda CPLEX sürümlerinin model çözüm sürelerinin karşılaştırılmasını görebilirsiniz.

https://medium.com/@AlainChabrier/cplex-12-10-on-wml-79b2c64f25b3

12.5 sürümünü kullanan ve MSSQL bağlantısı ile modellemiş bir kullanıcı, lisans yenileme yaptıktan sonra 12.6’da modelinin çalışmadığını görmek büyük bir probleme sebep olmuştu. ODBC bağlantılarını JDBC’ye çevirmek, veri okuma performansları ile başetmek üzmüştü.

Neyseki, 12.6 ve sonrasında kullanılan JDBC connectorları 20.1 sürümünde de kullanabiliyorsunuz. Buna ek olarak, 12.5’te bulunan ODBC bağlantıları tekrar geri geldi. Daha doğrusu, CPLEX’in yeni sürümünde bu driver yüklü olarak geldiği için, herhangi ek bir driver kurulumuna ihtiyaç olmadan çalıştırabiliyorsunuz. Sadece syntax biraz değişti. Gelin isterseniz buna bakalım.

Öncelikle bizim de bu bağlantıları yaparken faydalandığımız linki paylaşalım. Yine IBM’in kendi sitesinde CPLEX dokumantasyonunda da gün geçtikçe bilgiler artıyor. (Gözler yaşlı 🙁 )

Veritabanı bağlantısı için ilk cümlemizi yazıyoruz.

ODBCConnection db(“Driver={SQL Server};Server=server;Database=database;Uid=kullaniciadi;Pwd=sifre;”, “”);

Bağlantı cümlemizin sonunda bulunan “” içine her çalışan sorgunun öncesinde çalışmasını istediğiniz bir sorgu varsa bunu yazabiliyorsunuz. Örneğin, her yazma öncesinde bir sp exec etmek isterseniz onu yazabilirsiniz. Bunu ben boş bırakıyorum.

Tuple için okuma cümlesine geçiyoruz.

OilDatas from ODBCRead(db, “select capacity, price, octane, lead from dbo.OilData”);

Gördüğünüz üzere, ODBCRead komutunu okumak için kullanıyoruz. Yazmak için de aşağıdaki cümleyi kullanıyoruz.

OilResults to ODBCPublish(db, “INSERT INTO dbo.OilResult(capacity, price, octane, lead, result) VALUES(?,?,?,?,?)”);

Tupleda bulunan verileri de ODBCPublish ile tekrar veritabanına yazmış oluyoruz.

Burada bahsetmem gereken bir konu daha var. 20.1 sürümünde, iki farklı connection açabiliyoruz. (Önceki sürümlerde bu özellik var mı bilmiyorum) Yayınlalan örneklerde, okumak için bir connection, yazmak için bir connection açılmış. Bu sayede, yazmak için açılan connection özelleştirilerek yazılan tablonun yazılmadan önce boşaltılması sağlanabiliyor.

.dat dosyasının son halini yazalım.

ODBCConnection db(“Driver={SQL Server};Server=server;Database=database;Uid=kullaniciadi;Pwd=sifre;”, “”);
OilDatas from ODBCRead(db, “select capacity, price, octane, lead from dbo.OilData”);
OilResults to ODBCPublish(db, “INSERT INTO dbo.OilResult(capacity, price, octane, lead, result) VALUES(?,?,?,?,?)”);

Güncel Problemler

13.04.2021 tarihi itibari ile 20.1 sürümünü çok yoğun bir şekilde henüz kullanmadığım için testlerimi tamamlamadım. Fakat şu ana kadar yaşadığım sıkıntıları siz yaşamayın diye burada yazıyorum. Kullandıkça yazının bu kısmını güncelleyeceğim. Buradan takip edebilirsiniz.

Karakter uyumsuzlukları

CPLEX 20.1 sürümü veri tipi seçiyor. Veritabanı katmanındaki tablolarınızdaki bazı veri tiplerini CPLEX’deki tuplelara alamıyorsunuz. nvarchar ve decimal veri tiplerini CPLEX kabul etmiyor. Bu sebeple, ya tablodaki formatlarınızı değiştirmeniz gerekiyor ya da okurken CAST() yaparak nvarchar → varchar ve decimal() →float dönüşümlerini yapmanız gerekiyor. Konu ile ilgili IBM forumundaki başlığa şu linkten ulaşabilirisiniz.

Performans Çekinceleri

Önceki sürümlerde olduğu gibi, bu sürümde de veritabanından okuduğunuz tabloların kolon ve satır sayısına göre timeout alma ihtimaliniz ne yazık ki bulunuyor. Yaptığım testlerde kolon sayısı 30’u geçen bir tablonun satır sayısı 1000’i geçtiğinde timeout alıyordu. Bu gibi durumların yaşanmaması için sadece ihtiyacımız olan kolonların modele alınması faydalı olacaktır.

Ek Bilgi

IBM CPLEX için hazırlanmış dokumanlarda çok kısa bahsedilen ama benim çıkış noktam olan, bir ayrıntıya da yer vermek istiyorum.

20.1 sürümünün örnek klasöründe bulunan ve yeni bağlantı özelliklerini tanıtan dosyalar çok faydalı. Çoğu veritabanı için bağlantı cümlecikleri için birer örneğe yer verilmiş. Başlamadan önce bir göz atmanızı tavsiye ederim.

C:\Program Files\IBM\ILOG\CPLEX_Studio201\opl\examples\opl\tabledata

Son Sözler

Bir yazımızın daha sonuna gelirken CPLEX’in tüm sürümlerinde MSSQL bağlantısını incelemiş bulunuyoruz. Umarım, CPLEX kullanan kişiler için faydalı bir yazı olmuştur.

CPLEX’i OPL üzerinden değil de Python kütüphanesi DOCPLEX ile kullanmayı düşünüyorsanız Eray Çakıcı’nın GitHub hesabına göz atabilirsiniz.

Doğrusal programlama hakkında yakın zamanda çok güzel bir yazı yayınlayan Orkun Berk Yüzbaşıoğlu’nun blogunu da okuyabilirsiniz.

Son olarak, HBR’de hem sektör hem de optimizasyon hakkında yazılar yazan Şükrü İmre’yi de takip etmenizi öneririm.

Herkese iyi modellemeler 🙂

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Korona Günlüğü — Covid 19 Belirtileri

23.10.2020 tarihinde Covid 19 pozitif çıkmam vesilesi ile tuttuğum günlüğün detaylarını bulabilirsiniz. Herkesde belirtileri farklı olsa da, karşılaştırmalı olarak durumunuzu test edebilirsiniz. Zor bir hastalık. Yaklanan herkese Allah’dan şifa dilerim.

Bu yazıdaki belirtiler, kullanılan ilaçlar ve tedaviler bana özeldir. Hiç biri tavsiye niteliği taşımamaktadır. Sadece bilgi amaçlı yazılmıştır

Covid 19 Belirtileri günlük değişimi

21 Ekim 2020 Çarşamba (-1)

Saat 23:00

Başım çok ağrıyor. Haftalık migren ağrısı, sanırım bugüne denk geldi. Sadece başım da değil. Sırtım, omuzlarım, gözüm. Gözüm yerinden fırlayacak gibi zonkluyor. Kafamın yarısını kessem anca rahatlayacak gibiyim. Bir tane avmigran içip uyumaya çalışayım. 1–2 saate geçer sanırım.

Saat 00:00

Geçmiyor. Her gözümü kapattığımda kabuslar başlıyor. Sanki içinden hiç çıkamadığım bir labirent gibi. Freddy’nin kabusu peşimi bırakmıyor. Bir tane dicloflam içsem belki vücudum yumuşar. Bu etkili olmalı artık?

22 Ekim 2020 Perşembe (0)

Saat 02:00

Uyku tutmuyor. Gözlerimi kapatamıyorum. Sırt ağrısı dayanılmaz bir seviyede. Soğuk soğuk terliyorum ardından bir üşüme geliyor ve titriyorum. Sıcak duş alıyorum ama sıcak etki etmiyor. Yanmıyor sanki vücudum. Üşümem geçmiyor. Egzersiz yapıyorum gecenin bu vaktinde belki yorulurum uykum gelir. Ama fayda vermiyor. Karanlık bir odada sadece oturuyorum. Baş ağrısı azalmıyor. Sırtım zonkluyor.

Saat 04:00

5 saat oldu ağrı kesici alalı. Yeni bir ağrı kesici içiyorum. Dayanılmaz ağrılarım biraz azalsın istiyorum artık. Hastaneye gidip bir iğne yaptırmayı düşünüyorum. Fakat baş ağrısı için hiç hastaneye gitmedim. Keşke gitseydim belki her şey daha farklı olurdu.

Saat 06:00

İlaçlar etki göstermeye başlıyor. Uykum geliyor. Sonunda ağrılarım biraz azalıyor. Uyuyorum.

Saat 12:00

Çok yorgunum. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Sadece yatmak istiyorum. Dünyanın yükü sanki benim omuzlarımda. Daha önce hiç bu şekilde bir migren geçirmemiştim. Akşam olsun istiyorum. Uyumak ve ertesi güne daha dinç uyanmak istiyorum.

Saat 18:00

Hafif bir öksürük peydah oluyor. Kuru bir öksürük. Konuşurken oluyor. Rahatsız ediyor. Acaba demeye başlıyorum. Yoksa ağrılarım migrenden dolayı değil miydi?

Saat 20:00

Zehra’dan ateşimi ölçmesini istiyorum. 38 çıkıyor. Korkuyorum. Bir üşüme ve titreme başlıyor. Isınmak için yorganın altına giriyorum. Isınamıyorum. Kendime geliyorum. Sonra Medipol hastanesine gidiyorum. Muayene, Akciğer tomografisi ve Covid19 testi oluyorum. Akciğer filmi temiz çıkıyor. Fakat belirtiler açık.

Saat 22:00

Eve geliyorum. Ne olur ne olmaz Zehra ve AKS ile izole oluyoruz. Ayrı odalara taşınıyoruz. Çok yorgun ve bitkin hissediyorum. Öksürük artmaya başlıyor. Gece üşüyorum. Ateşim bir çıkıyor bir iniyor. Uyuyorum.

23 Ekim 2020 Cuma (1)

Saat 06:00

Uyanıyorum. Göğsümde bir ağrı var. Derin nefes almaya çalışıyorum. Alabiliyorum. Arada kendimi test ediyorum. Alamazsam bir sıkıntı var diyeceğim. Cam kenarına gidiyorum. Derin nefes alıyorum. Baş ağrım olmadığı için şükrediyorum.

Saat 16:00

Telefon çalıyor. Sağlık ekipleri Covid 19 test sonuçlarımın pozitif olduğunu söylüyor. Şaşırmıyorum. Üzülüyorum ve kendime kızıyorum. Nasıl ve nereden kaptığımı düşünmeye çalışıyorum. Bulamıyorum. Telefondaki kişi temasta olduğum kişileri soruyor. Söylüyorum. Ailemdeki herkesi karantinaya aldırıyorum. (istemeden) Herkesi tehlikeye attığımı düşünerek tekrar kızıyorum kendime.

Saat 18:00

İlaç getiriyorlar. Yapmam gerekenleri söylüyorlar. Evden dışarı çıkamayacağımı, bir sıkıntı olursa 112’yi armam gerektiğini söylüyorlar. Aks ve Zehra’nın belirtisi olmadığı için onlara test yapmayacaklarını söylüyorlar. Tamamen izole oluyoruz. Uzaktan görüşüyoruz.

Saat 20:00

Psikolojik midir bilmiyorum ama göğüs ağrılarım artıyor. Derin nefes almaya devam ediyorum. Derin nefes aldıkça seviniyorum ama bazen öksürük krizlerine engel olamıyorum. Öksürük yoruyor.

Favimol adı verilen bir kutu ilaca başlıyorum. Üzerinde ilk iki dozun 8 adet olduğu yazıyor. 8x200mg=1.6gr ilacı içiyorum ilk dozda. Yan etkilerini okumuyorum. Psikolojik olarak yan etkilerini hissetmek istemiyorum.

İlacı kullanmaktan başka alternatifim yok. Çevremde, ilacı kullanmadığı için virüsün ciğerlerini ele geçirdiği kişileri duyuyorum. Buna cesaret edemiyorum. Ateşim var. Uyuyorum.

24 Ekim 2020 Cumartesi (2)

Saat 06:00

Terlemişim. İlaçlar mı terletti yoksa gidip gelen ateşim mi bilmiyorum. Duş alıyorum. Karnım ağrıyor. Aslında karnım da değil. Midem ağrıyor. Bir de gözlerim acıyor. Hatta acı değil de ağrıyor. Gözlerime dokunduğumda ağrıyı hissediyorum. Telefona çok bakmaktan olduğunu düşünüyorum fakat benim gibi hayatının %60’ını bilgisayar başında geçiren bir insan için bile fazla bir ağrı bu. Sonradan öğreniyorum ki, ilaçların yan etkisi.

Saat 10:00

Çok şanslıyım. Zehra her gün kahvaltımı, ara öğünümü, çayımı, akşam yemeğimi hazırlıyor. Halsizlikten hiçbir şey yapasım yok. Eğer Zehra da olmasa kalkıp da kendime hiçbir şey hazırlayamazdım. Tat alabiliyorum. Buna da şükür. En azından yediklerimin tadını alabiliyorum. Kahvaltıdan sonra ikinci 8’lik ilacımı aldım. Uzun sürüyor içmesi. Bakalım nasıl yan etkileri olacak ilacın.

Saat 20:00

Hasta olduğumdan beri bir çok kişi aradı, mesaj çekti. Bunlar gerçekten çok moral oluyor. Bazen yorgunluktan konuşamıyorsun fakat yine de iyi dilekleri duymak çok sevindirici oluyor. İyi ki varsınız.

İlaç sayısı 3’e düştü. Bu tabi ki iyi bir haber.

25 Ekim Pazar (3)

Saat 06:00

Yorgunluktan akşam erken saatte uyuyakalıyorum. Bu sebeple sabah erken saatte ayakta oluyorum. Genelde gece terleyerek uyanıyorum. Hislerim biraz daha arttı önceki güne göre. Sıcağı ve soğuğu daha iyi hissediyorum.

Saat 14:00

Öksürük değişmez belirtimiz. Konuşmadıkça ve yatmadıkça öksürük olmuyor. Fakat konuşuyorsam ya da yatıyorsam öksürük baya rahatsız edici oluyor. Genelde balgam olmuyor. Öksürük krizleri artarsa bu öksürük karnıma, belime ve bazen böbreğime baskı yapıyor. O yüzden çok öksürmemek istiyorum.

Saat 20:00

Geçmeyen diğer belirtiler, Göz ağrısı ve karın ağrısı. İlk gün içtiğim ilaçların etkisi devam ediyor. Karın ağrısı biraz oturma bozukluğundan da olabilir fakat karnımda bir baskı var. İshal durumu olmadığı için karnımdaki ağrıları şimdilik çok kafaya takmıyorum. İştahımda herhangi bir sıkıntı yok.

26 Ekim Pazartesi (4)

Saat 10:00

Bugün sabah 6’da uyanamadım. Derin bir uyku uyumuşum. Gece öksürüklerle bölünsem de uzun bir uyku serüveni oldu. Sabah yine terlemiştim. Odadaki hava sirkülasyonu olması için camı açık bırakıyorum. Havalar artık soğuduğu için bu çok akıllıca olmayabilir ama temiz havaya ihtiyacı var ciğerlerimin.

Çok güzel bir kahvaltı sonrasında 3’lü ilacımı içiyorum.

Saat 16:00

Daha önce yazdım mı hatırlamıyorum fakat, ilacın yan etkilerini okumadım. Son gün okumayı planlıyorum. Fakat birden fazla yan etkisi hissettiğime eminim. Göz ağrısı örneğin çok anlamsız bir şekilde rahatsız edici. Gözümü kapatıp açınca bile ağrı yapıyor. Karın ağrısı geçmeye başladı. Şu göz ağrısı umarım en kısa sürede geçer.

Saat 20:00

Hastalığın kırılma noktalarından birini yaşıyorum sanırım. Tekrar ateşim çıkmaya başladı. Ateş ne demekti? Ateş bir hastalık değil, vücudun bağışıklık sisteminin harekete geçtiğini gösteren bir çeşit bağışıklık cevabıdır. Vücudun beyaz kan hücreleri üretmeye başladığının işaretidir. Yani vücutta ikinci korona savaşı başladı ve bu sefer güçlü olan benim vücudum inşallah. Bu savaşı kazanırsam iyileşmeye başlayacağım. Ama sanırım bu savaş çok da kolay olmayacak. İlacımı içiyorum ve uyuyorum.

27 Ekim Salı (5)

Saat 06:00

Ateş vücudu çok yoran bir durum. Vücutta bulunan termostatın derecesi yükseliyor. Bu da ister istemez hararet yapıyor. Sabah erken uyanmanın güzel yanları var. Gün erken başlıyor. Ama ben saat 7 gibi tekrar uyuyorum. Uyumak istemesem de yorgunluk her dakika sizi uyutuyor.

Saat 10:00

Bazı bilgiler vermekte fayda var. Öncelikle Zehra ve AKS’den izole olmuş durumdayım. Ayrı odalarda yaşıyoruz. Küçük su şişeleri aldık marketten. Çeşitli uygulamaları kullanıyoruz. İste gelsin, getir, banabi, vs. İste Gelsin fiyat performansı ve ürün çeşitliliği diğerlerinin çok üstünde. Örneğin, su, soda çeşitliliği harika. Buna ek olarak BEEO marka Propolis alacaktım ve marketteki fiyata buradan alma şansım oldu. Aynı gün içinde teslimatları da çok süper.

Evde kaldığım sürece ekran süresini minimumda tutmaya çalışıyorum. Mesajlar ve telefonlar dışında çok fazla telefona bakmıyorum. Biraz kitap okumaya başlayabildim. Uzun zamandır başlayıp bitiremediğim Yalın Startup kitabını bu vesile ile bitirmiş oldum.

Saat 20:00

Korona savaşında üçüncü perde oynanıyor. Tekrar ateşim çıktı. Ateşim bir çıkıyor bir iniyor. Arada üşüme krizleri geliyor. Sanırım vücudum savaşın galibi olma yolunda elinden geleni yapıyor. Savaşı kazanmak için bazı şeyleri feda etmek gerekiyor belki de. Tat ve koku da bunlardan biri. Akşam bir anda tat ve kokuyu kaybediyorum. Yediğim her şey aynı. Dişimi fırçalıyorum tat almıyorum. Yemekte çok acılı mercimek çorba, enginar ve makarna var. Fakat ben tatlarını alamıyorum. Ardından tarçınlı, zencefilli limonlu bir çay içiyorum. Fakat hiç tat alamıyorum. Allah’ın verdiği nimetlere şükretmemek, kaybedince değerini anlamak… Ah ki ne ah.

Saat 22:00

Öksürük artıyor, belim ve böbreklerimde ağrılar artıyor. Zor bir gece beni bekliyor hissediyorum. Sanki hastalığın ilk gününe geri döndüm. Tüm ağrıları baştan yaşıyorum. Buradan şu sonucu çıkarıyorum. Bünye ne kadar kuvvetliyse hastalık o vücutta yenilgiye uğruyor. Ama eğer vücut zayıf ise, hatalık ilk fırsatta kontrolü tekrar ele alıyor ve zamanla iyileşecekken daha da kötü hale geliyor. Yani zamanla iyileşme gibi bir durum söz konusu değil. Daha da kötü bir hal alması içten bile değil.

Gece çetin geçecek. Sabah ola hayrola.

28 Ekim Çarşamba (6)

Saat 06:00

Öksürük ilk defa azaldı. Bu iyi haber. Fakat gece uyuyamadım. Çünkü saat 02:00’da başlayan baş ağrısı sabaha kadar devam etti. Hani ilk gün yazmıştım ya, korku filmi gibi diye. Bugün de aynısı oldu. İçinden çıkamadığım korku filmi geri dönmüştü. Sabah kadar dönüp durdum. Döndükçe başım ağrıdı. Sabah 6’da kalktığımda yine kanter içindeydim. Duşa girdim. Sıcağı hissetmedim, hareketlerim ise robotunki gibiydi. Çok anlamlı hareketler yapmadığımı bir gerçekti. Başımdaki ağrı iki noktada artıyordu. Birincisi gözlerim diğeri ise ense kökü. Bu ağrı o kadar şiddetliydi ki, gözlerimi açamıyordum.

Saat 10:00

Baş ağrısı iştahsızlığa sebep oluyordu. Çünkü migrendeki gibi mide bulantısı yapıyordu. Az bir şey yedim ve kendimi yatağa attım. Başımı tülbent ile sardım ve gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Hiçbir şey yapamadım. Tek tesellim bugün ilaçların son günüydü. Artık ilaç yoktu ve yan etkilere bakacaktım. Umarım ki hepsi en kısa zamanda vücudumu terk edecekti.

Baş ağrısı geçmediği için ağrı kesici içtim. 3–4 saat sonra etkisini göstermeye başladı.

Saat 16:00

Ağrı kesici içmenin en kötü yanı, ağrı geçtikten sonra yan etkilerinin başlaması oluyor. Sağlıklı düşünemiyorsun, boşlukta hissi oluşuyor. Hem bunun etkisi hem de hastalığın bugüne kadar oluşturduğu hissiyat ile ciddi bir duygusal dengesizlik ortaya çıktı. Her şeye ağlama isteği oluştu. Her şeye ağlamak istiyorum. Bu kötü bir şey değil biliyorum. Evet zaten sulu göz bir insanım ama biraz katmerli bir duygu şu anda.

Saat 20:00

Dün geceki ağrıların sonucu olarak tüm vucudumdaki kaslarda ağrılar devam ediyor. Özellikle bacaklarımdaki kas ve eklem ağrıları devam ediyor. Sevindirici bir haber, tatları çok az da olsa aldığımı hissediyorum. Bu iyiye işaret çünkü yavaş yavaş geri geleceğini hissediyorum.

29 Ekim Perşembe (7)

Saat 06:00

Bugün ilk defa iyi olarak uyandım. Çok şükür başım ağrımıyor, öksürüğüm az, tat biraz alıyorum ve başka bir sıkıntım yok. Artık hava soğuduğu için camı açık yatmıyorum. Sabah 6’da uyanıp camı açıp evi havalandırıp saat 7’de tekrar yattım. 10’a kadar uyumuşum. Kendimi iyi hissediyorum. Vücudumda 4. defa savaş çıkmazsa, inşallah bu savaşı kazandım.

Saat 10:00

İlacın yan etkilerini okumak istiyorum. İlacın adım Favimol 200mg. Favipiravir etken maddesi içeriyor. Tüm yan etkilerini yazmayacağım. Öne çıkanları yazacağım. Bulantı, kusma, karın ağrısı, beyaz kan hücresinde artış, kaşıntı, tat almada bozukluk, bulanık görme, göz ağrısı, astım, karın rahatsızlığı, vb.

Açıkçası göz ağrısı ve karın ağrısının sebebini burada görmek en azından şüphelerimi doğruladı. İlaç her ne kadar bir çok yan etkisi olsa da, ilacı içmemeyi bir seçenek olarak görmüyorum. Ben çok sık hasta olan bir kişiyim. Çocukluğumda atlattığım astım krizlerinden dolayı alerjik bir yapım bulunuyor. Eğer bu ilacı kullanmak yerine bekleseydim, korona ciğerlerimi ele geçirebilir ve çok daha vahim bir durumda hastaneye kaldırılabilirdim. Doktorlara güvenin.

Son

1 seneye yakın bir süredir bu hastalığa maksimum dikkat eden bir insandım. Maskesiz dışarı çıkmam, sosyal mesafeyi korurdum. Fakat nasıl oldu bilmiyorum, bu hastalığa yakalandım. Gerçekten nereden bulaştığı hakkında hiç bir fikrim bulunmuyor. Bu hastalık zor bir hsatalık. 36 yaşında olmama rağmen beni çok yordu. Yaşlı ve zayıf bünyeleri ne kadar yorduğunu tahmin bile edemiyorum. Lütfen ailenize dikkat edin. Lütfen bu hastalığın yayılmasına engel olun.

Bu hastalık süresince başta ailem olmak üzere, tüm arayan, mesaj çeken herkese teşekkür etmek istiyorum. Hastalığı atlatmam da en büyük güç sizden geldi.

Annem, Babam. Benim yüzümden tatile gidemediniz. Evde kapalı kaldınız. En çok da sizi telaşlandırdım ve üzdüm. Sizde bir hastalık çıkmadığı için çok mutluyum. Desteğiniz sayesinde daha iyiyim.

Ablam, Mahmut abi, Burak ve Özlem’e ayrı bir teşekkür etmek istiyorum. Öncelikle benim yüzümden karantinada kaldıkları için özür diliyorum. Ben daha çok dikkat etseydim, onlar da karantinada olmayacaklardı. Teşekkür ediyorum, çünkü beni hiç yalnız bırakmadılar.

Zehra. Bu güneşli günlerde benim yüzümden evde kapalı kaldığın için ve tüm gün benle uğraştığın için teşekkür ederim. Zor günler umarım geride kaldı.

AKS. Çok şanslıyım senin gibi bir oğlum olduğu için. Bu zor günlerde evimizin neşesi olduğun için, bizi hiç üzmediğin için, beni sevdiğini söyleyerek moral verdiğin için…

11.11.2020 tarihinde yapılan eklemeler aşağıdaki gibidir

Hastalığımın başlamasından itibaren 22 gün geçti. 10 günlük karantina sürecimin bitmesinden de 12 gün geçmiş oldu. Ekleme yapmamın 2 nedeni bulunuyor. Birincisi, benim sağlık durumun ne olduğu ve hastalığın ilerleyen günlerinde ne olduğu hakkında bilgi vermek. İkincisi, eşim ve AKS’nin bu süreçte negatif olmalarına rağemn, ne yazık ki annem ve babam pozitif oldular. Bu süreçle ilgili bilgi vereceğim.

Karantina süresi sonrasındaki durumum

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, karantina sürecinde sağlığınız kötüye giderse 112 Acil servisi arayarak yardım alabiliyorsunuz. Özellikle nefes almakta güçlük çekiyorsanız hemen acil servisi aramalısınız.

29 Ekim ile karantinanın bittiği 1 Kasım tarihi arasında farklılık bulunmuyordu. Karantina bittikten sonra yaptığım ilk şey, gidip test yaptırıp hala pozitif mi olduğumu öğrenmek oldu. Sağlık bakanlığı, karantina bitiminde test yapmıyor. İsterseniz kendiniz ücretini ödeyerek test yaptırabiliyorsunuz. 02.11.2020 tarihinde yaptırdığım testin sonucu pozitif çıktı. Bunun üzerine araştırma yaptım ve çevremde pozitif olan kişilere sordum. 41. günde olup hala pozitif çıkan kişileri öğrendiğim de, gidip test yaptırmanın çok manasız olduğunu gördüm. Yaptığım araştırma sonucunda uzun bir süre pozitif çıkabileceğim fakat hastalığın bulaşıcılığının azaldığı yönündeydi. Fakat, bu bilginin kesinliği olmadığı için evde karantinada kalmaya devam ettim.

Peki hayatımda ne değişti. Öncelikle öksürüğüm hala geçmedi. Azalsa da, çok konuştuğumda ya da çok hareket ettiğimde öksürük rahatsız ediyor. Hastalık süresince hiç balgamım olmuyordu. Fakat hastalık geçmeye başladığından itibaren tekrar balgam olmaya başladı.

En çok canımı sıkan şey ise, hemen yorulmak. Örneğin dün akşam 1–2km yürüyüş yaptım. Bu yürüyüş sonrasında kendimi çok yorgun hissettim. Kulaklarım kızardı ve uyumak istedim. Ben 36 yaşında olmama rağmen 3–3 tek pota maçta 1 saat yorulmadan oynayan adamdım. Bu beni gerçekten çok üzdü.

Eşim ve AKS’ye hastalığı bulaştırmadığıma seviniyorum. Hastalık ilk başladığı günden itibaren odaları ve yemekleri ayırmıştık. Ben evde kendi odam dışında her yerde maske ile dolaştım ve kesinlikle onların dokunduğu yerlere dokunmadım. AKS ile 2 metre mesafeden daha fazla yaklaşmadık. Bunun sonucu olarak onlara bulaşmadan atlatmış olduk. Fakat, annemle babama bulaştırmışım.

Annem ve Babam

Benim belirtilerim 21 Ekim 2020 Çarşamba gecesi başlamıştı. Ne yazık ki, o gün akşam yemeğini tüm aile beraber yemiştik. Annem, babam, Zehra, AKS, ablam, çocukları, kardeşim, eşi. Çok üzgünüm ve çok pişmanım gerçekten. Çünkü, normalde ben yemeğe gitmeyecektim fakat bir toplantım erken bittiği için gitmiştim.

O gün akşam yemeğinde olan tüm herkes benimle birlikte karantinaya girmişlerdi. Tam 14 gün boyunca kimse evden çıkmadı. 14 gün sonra geçtiğimiz hafta annemde baş ağrısı ve ateş olmuş. Annem yeni enfeksiyon atlattığı için onla ilgili olduğunu düşünmüş. Babamın da sadece 1 gün ateşi biraz çıkıp inmiş. Çok önemsememişler. 9.11.2020 yani karantinadan tam 19 gün sonra (geçtiğimiz pazartesi) annemi nefes darlığı, şiddetli baş ağrısı ve ateşten dolayı hastaneye kaldırdık. Tahliller yapıldı ve ciğer filmi çekildi. Ciğer filmi sıkıntılıydı, kandaki CRP oranı yüksekti. Hastanede hava tedavisi ve serum verildi. Covid-19 testi yapıldı. Sonuç pozitif çıktı. Babam da hiç belirti olmamasına rağmen onun da testi pozitif çıktı.

Dün sağlık bakanlığından gelip karantina süreci başlatıldı ve ilaçları verildi. Annem dün iyi olmasına rağmen bugün yine kötü oldu. Babam da bugün kendini çok yorgun hissediyor. İnşallah ikisi de iyileşip sağlıklarına kavuşacak. Bu yazıyı okuyanlar dualarına eklerse çok memnun olurum.

Son Söz

Annemle babama bir akşam yemeğinde hastalığı bulaştırmışım. Benim yüzümden şu anda hastalar. Lütfen, çevrenizdekileri üzmek ve üzülmek istemiyorsanız, mümkün olduğunca evde kalın. Maskesiz dışarı çıkmayın. Ben çok üzgünüm. Bu hastalığın sıkıntısını çekerken bu kadar acı çekmemiştim. İnşallah bu yazıyı son kez güncellediğimde ikisinin de iyileştiğini yazacağım. Ama o zamana kadar, siz de kendinize ve ailenize dikkat edin.

Sevgilerle

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Ne İş Yapıyorum — Big Data ve Machine Learning — Bölüm 3

-Sabri uyan! Sanırım vakit geldi. Ekrandaki şu değerlere bir baksana.

Saat gece yarısı 03:44’tü. Yaklaşık 6 aydır, kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde kalıyorlardı. Yasin, ilk geldiklerinde neden burada olduklarını anlayamıyordu. Tüm dünyadan uzak bir odada, bir şeylerin gerçekleşmesini bekliyorlardı. 3 hafta önce ilk belirtileri ortaya çıkmıştı ve son 1 haftadır bu belirtiler iyicene artmıştı. Ve sonunda saat 03:44’te bekledikleri olaylar gerçekleşti.

Yasin’in dürtmesiyle uyanan Sabri, siyah çerçeveli gözlüğünü taktı ve ekrana baktı. “Sonunda” dedi mırıldanarak. Hemen hazırlanıp eve dönmeleri gerekiyordu. “Ev”. Söylemesi bile garip geliyordu. Malum olaylar olmadan önce “Ev”i çok özlüyordu fakat artık anlamını yitirmişti. Sadece cümle içinde geçen bir kelimeydi Ev. Özne bile değildi. Dolaylı bir tümleçti.

Gerekli hazırlıkları yapıp hemen yola çıktılar. Yasin, “sabaha kadar bekle..” dediyse de, Sabri bunu duymamazlıktan gelerek helikopterin kapısını açıp, pervaneleri çalıştırdı. Yasin apar topar topladığı eşyalarla birlikte kendisini helikoptere attı ve kulaklıkları taktı.

Sabri derin bir nefes aldı. Helikopter havalanana kadar son 6 ay gözünün önünde film şeridi gibi geçmişti. İlk günden itibaren herkes aynı soruyu sormuştu. Neden bırakıp gitmişti, ne bu kadar önemli olabilirdi, orada ne yapacaktı ve ne yapıyordu, geri dönmeyi hiç mi düşünmüyordu. Helikopter havalanmaya başlarken gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Gerçekten 6 ay boyunca ne yapmıştı ve şu anda neden bu şekilde davranıyordu. Helikopter havalandıktan 5 dk sonra, Sabri cebindeki kumandayı çıkardı ve kırmızı mı yoksa yeşil mi olduğuna emin olamadığı tuşa bastı.

Booooom!!!!

Yaptığım işleri abartarak anlatmayı çok severim. Abartmayı çıkarsak bu cümle yine doğru olur. Hatta yaptığım işleri de çıkaralım. Evet Anlatmayı çok severim. Sosyal çevremde iyi bir dinleyici olsam da, iş hayatında anlatmayı çok seven, bildiklerini paylaşan birisiyim. Hatta çok sevdiğim bir arkadaşım (Melih), bana Barış Özcan gibi bir kanal açıp insanlara bir şeyler anlatmam konusunda çok telkinde bulunsa da, ben bunu yapacak cesareti kendimde bulamamıştım ki hala bulamıyorum. Ben iyi yaptığımı düşündüğüm şeyi yapayım. Anlatacağım şeyleri yazarak anlatayım.

6 ay önce, önemli bir kariyer değişikliği yaparak TRT World’de Data & Insight Lead olarak göreve başladım. Bu değişiklik benim hayatımın tamamen değişmesine sebep oldu. Bugüne kadar hiç bilmediğim, hiç duymadığım, hiç görmediğim şeyleri öğrenme fırsatım olmuştu. Tabi sudan çıkmış balık gibiydim. Sanki yeni mezun olmuş bir mühendis gibiydim ve bunun sonucu olarak çok zorlandım.

Yazdıkça yazacaklarımı toparlayamayacığımı farkediyorum. Bu sebeple yazıyı bir kaç bölüme ayırmaya karar verdim. Birinci bölüm Yaptıklarım(ız) ve Yapmaya Çalıştıklarım(ız), ikinci bölüm Yapmak İstediklerim(iz), üçüncü bölüm Öğrendiklerim, ve son bölüm yaşadıklarım / duygularım olacak.

Yaptıklarım(ız) ve Yapmaya Çalıştıklarım(ız)
Yeni Medya. Aslında sorumlu olduğumuz her şey yeni medya ile ilgili. Peki nedir bu Yeni Medya? Yeni Medyayı anlamak için öncelikle yeni olmayan medya nedir onu bilmek gerekiyor.

Geleneksel Medya, günümüzde yaygın olarak kullanılan, gazete, dergi, televizyon gibi araçlarla tek yönlü iletişim kuran bir alandır. Herkese aynı içerik sunulur. Sadece ünlü olan kişilere yer verilir. (Zeki Müren espirisi) Televizyon hariç ulaşılması zordur. (Yakınınızda bakkal olmadığını varsayıyorum) Yapım aşaması uzundur ve yüksek maliyetlidir.

Yeni Medya, internetin birbirine bağladığı cihazlar ve sistemler arasında enformasyon akışının bireyin ve işletmelerin hayatında etki ettiği her noktayı inceleyen ve iletişimin çok yönlü olduğu bir alandır. Yeni medyada her şey kişiye özel tasarlanabilir. Ünlü olmanıza gerek yoktur, yeni medya da herkese yer vardır. Hatta özgün olursanız yeni medya ünlüsü bile olabilirisiniz. Bir mesaj ile herkese ulaşabilirsiniz. Maliyetler düşüktür ve kayıt düğmesine basmanız yeterlidir.

Aşağıda IDC konferansında yer verdiğim, Yeni Medya ve Geleneksel Medya arasındaki farkları anlatan slayta ulaşabilirsiniz.

Yeni medya, derya deniz. Sosyal medya hesapları, web-siteler, micro siteler… Nereye elimizi atsak veri akıyordu. Hatta öyle bir veri akıyordu ki, bu kadar veri ile ne yapacağımızı düşünmeden önce biz bu verileri nasıl tutacağız diye sorgulamaya başladık.

TRT World’de küçük ve çok harika bir ekibe sahibim. Ekibimde 3 kişi var. Yasin, Mehmet Emin ve Burak. Ekibimde olmasa da, tüm projelerde birlikte çalıştığımız Data Canavarı Berk de ekibin fahri üyesi. İkinci bir fahri üyemiz de Dijital ekibinden iletişim konusunda üstat Yavuz Selim. (2020 Edit: CRAWLERS)

TRT World’ün dijital hesaplarından akan milyonlarca veri var. Bu verilerin üzerine kurgulayacağımız projeler için öncelikle onları sürdürebilir bir şekilde elde etmemiz ve tutmamız gerekiyordu.

Bilgi İşlem ve Insight ekibi olarak, açık kaynak kodlu araçlar (open source tools) kullanarak bir veri akışı (data pipeline) oluşturduk. Bir cümle ile anlatmak ne kadar kolaymış. Ama yaparken gerçekten çok uğraştık. İşin ilginci, bu gibi projelerde en zor kısım kod yazmak değil bu işin mimarisi ve sürdürebilir bir şekilde çalışmasını sağlamaktır. Türkiye’de bir medya grubu bu işi daha önce yapmadığı için de her şeyi, kendimiz keşfedip yapmamız gerekti. Tekrar tekrar yazdığımız kodlar, altyapılar, tablolar, mimariler sonunda veri akışımızı ve üstüne kurduğumuz yapıyı kısmen tamamlamış olduk.

Sosyal Medya, web-siteler ve uygulamalar üzerinden akan veri, API kullanımı, scraping, vb. gibi yöntemlerle alınıp Kafka ile veri akışı sağlandıktan sonra, hem yapısal hem de yapısal olmayan yerlere kaydediliyor. Ardından bu verileri kullanılarak projelerimizi yapıyoruz. (Farkettiyseniz her şeyi çok detaylı anlatan ben, bu kısmı çok basit ve detaya girmeden anlattım. Hatta teknik terimleri kullanmaktan kaçındım. Bunun en büyük sebebi, bu bilginin “Fikri Mülkiyeti” olmasından kaynaklanıyor. Emeğe saygı, V1’e selam)

Şimdi geldik en heyecanlı kısma. TRT World’de bir çok projeye imza attık. Fakat bu projelerden 3 tanesi hem çok değerli hem de anlatması çok keyifli.

1- İçerik Potansiyel Tahmini

TRT World’deki 3. ayımda bir öğlen yemeği yerken “V1” ile karşılaştım. Hem yemek yiyor hem de muhabbet ediyorduk. Konudan konuya atlarken “Bir içeriğin ne kadar hit olacağını tahmin edebilseydik her şey daha kolay olurdu” minvalinde bir şey söyledi. Bu konuyu daha derinlemesine konuşmaya başladık ve perakendedeki ürünlerin attributelerini kullanarak tahmin edilmesine kadar geldik. Soru şuydu, bir içeriğin tüm bileşenlerini ayrı ayrı belirleyebilirsek ve bundan yola çıkarak geçmişteki içeriklerin etkileşimlerinden yola çıkarak bir model kurabilir miydik? Harika bir fikirdi. Ta ki, “V1” güzel fikir ama bunu siz yapamazsınız diyene kadar. Kafamdan kaynar sular döküldü. Bunu da yapamıyorsak, bizim orada ne işimiz vardı?

Kedi videoları her zaman çok izlenir. Fakat bir politik video her zaman çok yüksek etkileşim almayabilir. Soru şu: Bir kedi videosunun çok izlenmesindeki sebep her zaman kedi midir? Bir politikacının kedi ile tartıştığı bir video, sıradan bir kedi videosundan daha az mı izlenir? (Tabiki soru bu değil ama buna benziyor 🙂 )

Hemen ekibi topladım. Projeyi anlattım. Herkes çok heyecanlandı. Fakat nereden başlayacağımız ve nasıl yapacağımız konusunda hiç birimizin bir fikri yoktu. Daha doğrusu bu projeyi sürdürebilir bir şekilde kurgulamakta zorlanıyorduk. Önce amacımızı belirledik:

Bir editör, yeni bir içerik ürettiğinde, bu içeriğin alacağı etkileşimi 100 üzerinden tahmin edip, CMS’de (içerik yönetim sisteminde) bunu görmesini sağlayacak, yeni girilen her içeriğin sonucunu algoritmaya dahil ederek, kendini geliştiren bir model yazmak.

Bu amaç için proje adımlarmızı belirledik,

  1. Bugüne kadar yayınlanan tüm içeriklerin bileşenlerinin çıkarılması
  2. Bugüne kadar yayınlanan tüm içeriklerin etkileşimlerinin bulunması
  3. Bileşenler ve etkileşim kullanılarak tahmin algoritmasının geliştirilmesi
  4. Veri akışının oluşturularak, bu sistemin sürdürebilir bir şekilde çalışmasının sağlanması

İlk iş içeriklerin bileşenlerinin çıkarılmasını sağladık. İçerik Yönetim Sistemindeki her bir makaleyi ön işlem (pre-process), API ve son işlem (post-process) geçirerek parçalar ayırdık.

Ön ve son işlemler konusunda çok detaya girmeyeceğim. Metin madenciliği yapan kişilerin çokca bildiği, veri düzeltmelerin bol bol olduğu, her şeyin tamam olduğunu düşündüğüz an bir problem gördüğünüz, bir çok kural yazdığınız bir süreç. Hem zahmetli hem de yorucu bir süreçtir.

Makalede geçen ülkeler, şehirler, kurumlar, kişiler, önemli günler, önemli olaylar, ilgi alanları, konusu, resim olup olmaması, video olup olmaması, videonun süresi, vb. gibi bir çok kategoride bileşenlerine ayırdık.

Her bir içeriğin, bulunduğu mecraya göre, sayfa görüntülenme, etkileşimi, RT, FAV değerlerini topladık.

Çoğu kategorik olan bu bileşenleri modelleme sürecine giriştik. Bugüne kadar perakende sektöründe daha çok numerik değişkenlerle muhattap olmuştum. Bu sebeple kategorik değişkenlerin modellenmesi açıkçası biraz zorladı. Özellikle bu kategorik değişkenlerin Ordinal (sıralı) olmayışı, tamamen Nominal (atanmış) olması işleri daha da zorluyordu.

İki konu üzerine çok zaman harcadık. Dummy değişken oluşturulması ve Faktor Analizleri. (Yazar Notu: Yıl olmuş 2020 ve bunlar sizin için çok normal geliyor olabilir. Fakat 2016 yılında Türkiye’de bunları konuşan kişi sayısı emin olun çok azdı) Her bir kategorinin altında bir çok farklı alt başlık olduğu için ön işlem kısmında bunların çoğunu birleştirmiştik. Fakat yine de yüzlerce dummy değişkenimiz oluyordu. Faktör Analizleri ile en anlamlı olanları ile (yine 100 civarında) modelimizi kurmayı başardık.

İşin her aşaması zordu. Fakat en zoru, bu işin sürdürebilir bir şekilde çalışması ve ürüne dönüşmesiydi. Her yeni makale eklendiğinde, bileşenlerine ayrılması, tahmin yapılması, yazara sunulması, içerik yayınlandıktan sonra etkileşimlerin kaydedilmesi, modelin tekrardan buna göre çalışması ve bu sürecin problemsiz bir şekilde devam etmesi…

Peki bu proje ne işe yaradı daha doğrusu nerede niçin kullanılacak?

  1. Yazının başarı puanına göre, o yazı için ne kadar reklam harcanmasının hesaplanması
  2. Yazarların başarısının ölçülmesi
  3. Bileşen ve kategorik ölçüm sonuçlarına göre içerik önerisinin yapılması

2- Twitter’da Benzer Kişilerin Bulunması Algoritması

Twitter’ın bendeki yeri ayrıdır. Tüm sosyal medya araçları bir yana twitter bir yanadır. Çünkü Twitter API’sı tüm sosyal medya araçlarının API’lerini döver, ikiye böler, beşle çarpar. Hem kullanması kolaydır hem dokumantasyonu iyidir hem de diğerlerinin vermediği bir çok bilgiyi size sunar. Bu sebeple bir çok projemizin temelinde Twitter bulunuyor.

Bu proje ar-ge olarak başlayıp, ardından bir teze ve sonrasında farklı makalelere temel oluşturan, ufuk açıcı, öğretici, şaşırtıcı bir projedir. (V1 tarafından verilen bir görev neticesinde ortaya çıkmıştır. Fikir babası V1’dir.)

Öneri algoritmaları içinde çok popüler ve kimsenin dilinden düşürmediği iki örnek vardır. Birincisi Amazon’un kitap öneri sistemi. Ben de kaç sene sunumlarımda bu örneği vermişimdir. İkincisi Netflix’in öneri algoritması. Hadi bir üçüncüsü de benden olsun. Spotify’ın şarkı öneri sistemi. (Diğer ikisini sanki mahallenin muhtarı söyledi?)

Bu algoritmalar, sizin daha önceki alışveriş, izleme ve dinleme geçmişinize göre ya da oluşturduğunuz beğeni vb. listelerinize göre, benzer kullanıcıların aktiviteleriyle eşleştirip, bunu seven bunu da sever mantığıyla çalışır. Anlatırken ne kadar da kolay 🙂 Bir cümle anlatabildiğime inanamıyorum.

Twitter’da da sizin ilgilendiğiniz konulara ve o zamana kadar takip ettiğiniz kişilere göre, kimleri takip edebileceğinizi önerir. Farkettiyseniz, Amazon, Spotify, Netflix, Twitter ve diğer tüm araçlar, sizin hareketlerinize göre öneri veriyor. Bu öneriler size özel. Sizin hareketlerinize özel. Peki soru şu, ben şu 3 kitabı sevdiysem acaba hangi kitabı okusam çok severim sorusunun cevabını veriyor mu? (Bunu veren harika bir uygulama var. GoodReads’i kullanmıyorsanız tavsiye ederim. Yine kişiye özel listelere göre çözüm üretse de, farklı listeler oluşturarak başarabilirsiniz.) Ya da şu 3 şarkı benim hayatımın şarkısı, bu şarkıları döndüre döndüre dinliyorum. Bunun gibi seveceğim 3 şarkı daha olsa of ki ne of.

İşte biz bunu Twitter için yaptık. Biribine benzediğini düşündüğünüz N tane kişi girdiğinizde, size benzer M tane kullanıcı veren bir algoritma geliştirdik. Hatta test etmek için, TRT World’de çalışan 5 editörün kullanıcı adlarını girdik, bize diğer editörleri ve TRT World’de çalışsa ne güzel olur diyeceğiniz editör ihtimallerini verdi.

Bu algoritmanın detaylarını burada anlatmayı çok isterdim. Kullanıcıların aktiviteleri, takip ettikleri, takipçileri, içinde bulunduğu networkler, istatistikleri, vb. bir çok bilgi kullanılarak kurulan bu model sayesinde doğru kaynaklara ulaşmayı başardık. Peki bu ne işe yarayacak ki?

Bir aktivite düzenlediğimizi varsayalım. Veri Bilimi hakkında olsun. Bu aktiviteyi herkesi çağırmak yerine sadece ilgili olan kişileri çağırmak istiyorsunuz. Bunu yapabilmek için tek tek arama yapmanız gerekecek. Fakat bu algoritma sayesinde, veri bilimi ile ilgili yazan ya da ilgilenen bir çok kişiye 90sn gibi bir sürede ulaşabiliyorsunuz.

Tanzanya’da Politik haber yapan 5 kişiden yola çıkarak, 60 farklı kişi daha bulup bunların her gün tweetlerini çekiğinizi düşünün. Bu tweetleri anlık bir dahsboard üzerinde yayınlayarak, Tanzanya’nın politik haberlerini takip edebilirsiniz ve içerik üretme konusunda kaçırdığınız noktaları tek noktadan takip edebilirsiniz. Tüm ülkeler için bunu yapıp, Dünya Atlası üzerinde kişi başına atılan tweet sayısını da renklendirirseniz, son 1 saat içindeki tweetler sayesinde, Politik olarak dalgalanan ülkeleri rahatlıkla yakalayıp bir hikaye oluşturabilirsiniz. Bu sadece bir örnek. Biraz önce bahsettiğimiz örnekteki gibi, işe alım yapacağımız kişilerin belirlenmesinde de kullanabiliriz 😛

3- Referandum

2017 yılının en büyük olaylarından biri de Referandum’du. Türkiye, Anayasa değişikliği için referanduma gitti ve biz de ekip olarak bu tarihi olayı yakından takip ederek çeşitli projelere imza attık.

Birincisi, Twitter’da referandum için kullanılan hashtaglerin geçtiği tweetleri anlık olarak (Stream) çekip bunları Evet, Hayır ve Nötr olarak kategorize edip, yine anlık olarak dahsboardlarda yayınlamaktı.

İkinci proje biraz ilginç bir projeydi. Biliyorsunuz ki, her seçim sonrasında açılan sandıklarla ilgili büyük bir tartışma başlar. İlk başta açılan sandıktaki yüzdelerle sondaki yüzdeler neden farklı olduğu konuşulur. Bunun bir gizli bir oyun olduğundan falan bahsedilir. Biz de Referandum özelinde, yasak kalktığı ilk andan itibaren, anlık olarak AA tarafından gönderilen veriyi görselleştirdik. Sandıkların açılış yüzdeleri ve şehirlerdeki referanduma verilen oy değişimini aşağıdaki şekilde görebilirsiniz. Ortada oyun falan yok gençler rahat olun 🙂

Yapmak İstediklerim(iz) ve Yapamadıklarım(ız)

Yazının buraya kadar olan kısmı 2017 yılında yazıldı. Yani TRT World’den ayrılmadan önce. Buradan sonraki kısmı ise bugün yazıyorum. Aradan 3 sene geçmesine rağmen hala yapmak istediklerimiz aklımda.

Yukarıda yaptıklarımızın hepsinin bir amacı vardı. Bu amaçlara giden temel projelerdir. Haber Üreten Bir Araç yapmak istiyorduk. Yeni bir haberi yakalayacak, bu haberin kilit kelimelerini çıkaracak, bu kilit kelimelerinin üzerine bir metin yazacak ve bunu editörün önüne koyacak. Editör incelemeyi yaptıktan sonra yayınlayacak. Bu haberi yakalamak için, Twitter Network aracını geliştirmiştik. Bir sonraki aşamamız buydu

Her bir içeriğin, etkileşiminin tahmin edilmesini projesinin bir sonraki aşaması, hangi içeriğe ne kadar reklam verilmesinin otomatik karar verilmesiydi. İçeriklerin başarısının tahminin zaman ekseninde yapılması (yani bir içerik yayınlandıktan sonra tahminden sapmasının anlık olarak takip edilmesi) ve hangi içeriğe ne kadar reklam bütçesinin ayrılmasının optimize edilmesi olacaktı.

Bir diğer proje hedefimiz, Sosyal Medya üzerinden kişilerin yazdıkları metinlerden, saykometrik (Psychometric) profillerin çıkarılması ve bunların kategorize edilerek, hangi içerğin kime yönlendirilmesi gerektiğinin A/B testing ile karar verilmesiydi. 2016–2017 yıllarında Facebook — Cambridge Analytica skandalı ortaya çıkmıştı ve bizde bu konuda çalışmaya başlamıştık.

Bu projeleri anlatırken gerçekten çok güzel fakat, ilk 6 ayımda çok büyük bir ikilemle karşılaştım. Veri Bilimci ikilemi.

Veri Bilimci İkilemi. Bence günümüz piyasasında da yaşanan en büyük ikilemlerden biri de bu. Şöyle anlatayım. Sizden iyi bir veri bilimci tanımı yapmanızı istesem nasıl tanımlarsınız. En az 1 yazılım dilini bilsin, matematik, istatistik ve algoritmalar konusularına hakim olsun yeterli (mi acaba?) İşte günümüzde bu ikisini bilen insanlar kendini Veri Bilimci olarak tanımlıyor. Ama burada büyük bir eksiklik var. İş Bilgisi! (Domain Knowledge) Eğer yapılan iş hakkında hiç bir bilginiz yok ise, problemi çözmek için sadece algoritmalar ve programlama beceriniz sizin için yeterli olmayacaktır.

TRT World’de işe başladığımda, kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyordum. Tam 10 senelik sektör tecrübem vardı. 10 sene dile kolay. Çok iyi algoritma yazarım, kod bilgim var, veri akışı ile ilgili efsane tecrübelerim var, mimari desen benden sorulur ama “Geleneksel Medya, Yayın (Broadcasting), Sosyal Medya” problemleri hakkında hiç bir fikrim olmadığı için 100 olan gücüm otomatik olarak 50’ye düşmüş oldu. Bir çok makale okudum, AJ+ başarı hikayelerini inceledim, çeşitli danışman firmalarının çözümlerine baktım ama her şey havada kalıyordu. İşin içine girmeden, amiyane tabirle elinizi kirletmeden bu iş olmuyor, olmaz, olmayacak. Benim ne yaptığımı anlamam ve verimli bir şeyler ortaya çıkarmam 3 ay sürdü. Biliyorum 3 ay çok uzun bir süre. Bu kadar uzun sürmesinin sebeplerinden biri, Medya sektöründe yeni olmam, diğeri ise tamamen farklı bir kültüre adapte olup yepyeni şeyler öğrenmek oldu. 3 ay içinde o kadar çok şey öğrendim ve deneyimledim ki, sanırım hayatımdaki en öğretici zamanlar oldu.

Öğrendiklerim

2016–2017 senesi benim için çok öğretici geçmişti. San Francisco gezisi ve NRF konferansından sonra TRT World de eklenince, öğrendiklerim arşa değmişti. 2020 yılından baktığınız zaman, çok etkileyici olmasa da 2016 yılı için zamanın ilerisindeydi.

TRT World haberleşmesini Slack, proje yönetimlerini de Trello ve Jira üzerinden yapıyordu. O zamana kadar çalıştığım şirketlerde bu uygulamaları bu kadar verimli kullananın görmemiştim. Proje yönetiminde Agile (Çevik) yönetim hakimdi ve haftalık, günlük toplantılarla projeler dolu dizgin ilerliyordu. Açık kaynak kodlu geliştirmeye önem veriliyordu ve Github’ı ilk orada kullandım. Python’da proje geliştirme ve bu geliştirilen projenin devreye alınmasındaki aşamalar harika bir tecrübeydi.

O güne kadar PC kullanan ben, Mac kullandım. İlk 2 hafta gerçekten çok zordu fakat sonrasında çok memnun kaldım. Oyun oynamıyor, kod yazıyor ve Excelle hiç işim olmaz diyorsanız Mac harika bir cihaz. Fakat oyun ve excel sizin için önemliyse, Mac’den uzak durun. Diğer herşey için Mac.

Son olarak, TRT World’deki en farklı deneyimim iletişim oldu. İletişim dili İngilizce olan bir yerde çalışmamıştım. Direktörüm Riyad (Güney Afrika), diğer yönetici arkadaşlar Ned (GA), Mak (GA), Derrick (ABD) ve Hüseyin (Türk). Güney Afrika İngilizcesini anlamak gerçekten uzun sürdü. LAGli yaşıyordum. Hele ilk zamanlarda toplantılarda konuşulanları anlayamıyordum. Her hafta pazartesi günleri yapılan toplantıları pür dikkat dinliyordum fakat anlamam 5sn gecikmeli oluyordu. Herkes bir espriye güldükten 5 sn sonra gülüyordum. Fakat 2 aydan sonra artık alışmıştım. Güzel bir tecrübeydi.

Duygularım ve Son Söz

15 Temmuz sonrasında bana kapılarını açan, harika bir ekiple çalışma fırsatı veren, İstanbul’un en güzel manzaralı ofisine sahip, çok güzel insanlarla tanıştığım güzide yer TRT World.

Çok uzun bir serüven değildi. LC Waikiki benim doğduğum yerse, TRT World gençliğimi geçirdiğim yer olarak tarihe geçti. (Koton da gençliğimi elimden aldı 😀 10 yaş yaşlandım. O güzel ekibim olmasaydı 20 yaş yaşlanırdım) Start-up kültüründe çalışmak, büyüyen bir organizasyonun parçası olmak, Türkiye’de ilk defa yapılan işlere imza atmak benim için harika bir tecrübeydi.

TRT World’e girmeme vesile olan üstat Uğur T.’ye, V1’e, Riyad’a ayrı bir teşekkür etmek istiyorum.

Duvarlar, ofisler, bahçeler, manzaralar… Hepsi iyi ve güzel insanlarla anlamlı oluyor. Yıllar sonra tekrar birlikte çalıştığımız sevdiğim insan Abdurrahman Abi, cuma yoldaşları güzel insanlar Fatih Abi ve Mustafa Abi, renk körü olduğuma benden daha çok üzülen UX Magician Burak, Hüseyin başkan ve güzel ekibi, V1, V2 ve tabiki Datahon Fatihi Crawlers. Yasin, Yavuz, Berk, Mehmet Emin ve Burak. Sadece bu 5’li ile tanışmak bile TRT World’de çalışmam için yeterliydi.

Böylece, 3 yazıdan oluşan ve tamamlanması 3 sene süren yazı dizimize de burada nokta koyuyoruz. Umarım keyifli ve faydalı bir yazı olmuştur.

Sabri Suyunu