tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Teşekkürler Google

5 gün önce blogumda yayınladığım Eminönü ve Sirkeci’de ne yenir? – Goydoy adlı yazı sayesinde arama motorlarında üst sıralarda çıkmaya başladığımı farkettim. Nasıl mı?

Google’a girdim ve sirkecide ne yenir yazdım. Birde ne göreyim? 4. sıradan çıkıyorum. Sonra bir de eminönünde ne yenir yazdım. Aman Allah’ım. İlk sayfada çıkıyorum.

Sonuç olarak. Teşekkürler Google. Websitemi sevdiğin ve beni üst sıralarda çıkardığın için.

tarihinde yayınlandı 4 Yorum

Eminönü ve Sirkeci’de ne yenir? – Goydoy

GoyDoy bir keşif hareketidir. Hem goy goy yapmak hem de en güzel yemekleri keşfetmek için sokak sokak dolaşan bir grubun maceralarının ismi GoyDoy. Geziyorlar, yiyorlar ve muhabbetin dibine vuruyorlar.
Yediğimiz içtiğimiz bizim olacak ama yine de fikir sahibi olmanız için www.goydoy.com adresinden hem gittiğimiz yerleri hem yediklerimizi hem de içtiklerimizi yazacağız” diyor GoyDoy ekibi.

GoyDoy 19 Nisan 2014 tarihinde ilk turunu yaptı. Tarihi yarımadadan öyle bir ekip geçti ki, ne var ne yoksa her şeyi yedi. Öyle bir ekip geçti ki muhabbetleri ile düşman çatlattı. Öyle bir ekip ki, hem doydu, hem de goygoyun dibine vurdu. GoyDoy ilk organizasyonu ile tarihe geçti.

19 Nisan 2014 Cumartesi sabah 11:00’da İstanbul’un çeşitli semtlerinden gelen birbirinden güzide insanların Saray Muhallebicisi’nde buluşması ile başladı program. Trafik yoğunluğu, otopark sırası gibi problemlerin hiç biri neşemizi bozmadı ve harika bir gün geçirdik. Planda olmayan bir mekana da giderek ekstra mutlu olduk. Bütün gün gezmek yetmezmiş gibi, akşam da saatlerce Guitar Hero oynayarak günü noktaladık.

İlk gezinin ayrıntılarını aşağıda bulabilirsiniz. Ayrıntılı incelemeleri okumak için tıklamanız yeterli:)

GoyDoy_19_Nisan_2014

A – Saray Muhallebicisi – Kol Böreği ve Çay
Kahvaltı Türk kültürünün en önemli parçalarından bir tanesi. Özellikle Pazar günleri aile kahvaltıları geleneklerimizin en vazgeçilmez öğelerinden bir tanesidir. Bugün gün boyu yemek yiyeceğimiz için, kahvaltıyı İngilizce’deki anlamından esinlenerek hızlıca yedik 🙂
Durağımız Eminönü’ndeki Saray Muhallebicilik. Amacımız Su Böreği yemekti fakat biz gidene kadar su böreği kalmamıştı. Bu sebeple

B – Hafız Mustafa – Baklava
“İstanbul’da baklava nerede yenir?” diye sorsanız çoğu insanın cevabı “Karaköy Güllüoğlu” olacaktır. Bugün size bu soruyu düşünmeniz için ikinci bir şans vereceğiz.
Hafız Mustafa İstanbul’da 4 tane şubesi olan bir tatlıcıdır. Hafız Mustafa’nın babası olan İsmail Hakkı Zade, Sultan Abdulaziz saltanatı döneminde akide şekeri yaparak tatlıcılığa başlamıştır. Hafız Mustafa babasının dükkanında

C – Dönerci (Gizli) – Yarım Dürüm Döner
Döner, etin en lezzetli hallerinden bir tanesi. İncecik kesilmiş, lavaş ile dans eden, lezzet bombaları. Pişerken damla damla yağını bırakan, hünerli ellerde bir efsaneye dönüşen tarihi yemeğimiz döner.
Döner’in Kırımlılar tarafından kılıçlarına et takıp kızartmalarından esinlenildiğine inanılmaktadır. Şu anki modern halini almadan önce Osmanlı dönemi seyahatnameleri’nde 18. yyda bahsi geçmiştir. Günümüzdeki son hali 19. yy’da, Bursa’daki İskender Efendi’ye dayanmaktadır ve Erzurum’daki Cağ kebap ile aynı kaynaktan geldiği düşünülmektedir. Başka kaynaklarda ise dönerin mucidi

D – Ağa Kapısı – Brownissa
Orda bir köy var uzakta. O köy bizim köyümüz değil. O köy bizim ülkemiz bile değil. Ama var orda bir köy. O köyde çok harika bir içecek var.
Makedonya’nın dağlarında yetişen bir meyveden yapılır bu içecek. Böğürtlen gibidir. Bu meyvemizin ismi brownissa, bundan yapılan içeceğin ismi de Brownissa Şerbeti (Ne değişik). Biraz buruk, biraz ekşi, biraz mayhoş, biraz tatlı bir içecek. Rengi ile size kendini sevdiriyor, tadı ile aşık ediyor, dilinizi mora boyamasıyla sizi terk edip şaklaban gibi ortada bırakıyor. Brownissa deyince aklınıza

E – Virginia Angus – Mini Burger ve Kızarmış Patates
Eskiden Mısır Çarşı’nın kapısının önünde seyyar satıcılar olurdu. Bu satıcılar yere serdikleri örtülerin üzerinde ayakkabı, gömlek ve bilumum çeşitli kıyafetler satarlardı. Bu tezgahların çevresinde her zaman birileri alışveriş yapardı. Siz de kalabalığı görerek yaklaşır ve ürünleri incelerdiniz. Ardından müşterilerden bazıları “Ya bu kadar harika kumaşları bu fiyata mı satıyorsun? Şu 3 taneyi poşetle bakim” derlerdi. Bir anda hızlı bir satış olurdu. Bunu gören diğer müşteriler de alışveriş yaparlardı. Seneler öncesinde “para parayı çeker” “müşteri müşteriyi çeker” gibi algıları çözmüş olan eminönü esnafı, ticaretin kitabını çoktan yazmış ve güzel paralar kazanmıştır. Bugün bir dükkanın önünden geçseniz ve içerde kalabalık varsa merak ediyor siz de içeri girmek istiyorsunuz. Yolda bile bir kaza varsa bakasınız gelmiyor mu?
Virgina Angus’un bizim gittiğimiz şubesi, Mısır Çarşısı Önü esnafları ile aynı semtte bulunuyor. Ufak bir dükkan. İçerde 4-5 dışarda 5-6 masa var. Toplam kapasitesi

F – Hacı Şerif – Dondurmalı İrmik Helvası
Senelerdir Eminönü’nde dolaşırım, sokak sokak gezerim ama size bu yazıda bahsedeceğimiz mekanı keşfim çok geç gerçekleştiğini itiraf etmeliyim. Keşfettim deyince yanlış anlaşılmasın, onu da bir tavsiye üzerine buldum. En favori Gurme (Halk Gurmesi) blogu olan Harbiyiyorum.com sayesinde öğrendim. Salih Seçkin Sevinç tam bizim tarzımızda yemekler yiyor. Çok pahalı olmayan, salaş ama en lezzetli yerlere gidiyor. Nerede ne yenir, ne nerede yenir sorularının cevaplarını çok iyi biliyor.
Günlerden bir gün her sabah yaptığım gibi, harbiyiyorum.com adresine tıklamıştım. Birde ne göreyim. Eminönü’nde Mısır Çarşı’sının biraz ilerisinde, Denizlili bir şekerci, tatlıcı, lokumcu olan Hacı Şerif, irmik helvası ile ün salmış bir yer olduğunu yazıyor. Gitmeliyim, yemeliyim ve anlatmalıyım dedim. Hemen test etmek için

Bonus – Şark Kahvesi – Türk Kahvesi
Nuruosmaniye , Mercan ve Beyazıt arasında yer alan Kapalıçarşı 64 cadde ve sokağı , iki bedesteni , 16 hanı , 22 kapısı ve yaklaşık 3.600 dükkanı ile dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezlerinden biridir. 45.000 metrekare kapalı alana sahip olup, içinde yaklaşık 20.000 kişi çalışmakta ve mevsimine göre günde 300 ile 500 Bin arasında ziyaretçi almaktadır.
Efsaneye göre, İstanbul’un altı birbirine bağlı dehlizlerle kaplıymış. Hatta bu dehlizlere Yerebatan Sarayı’nın gizli bir yerinden de giriliyormuş ve tünel, denizin dibinden devam edip taaa Kınalıada’ya kadar gidiyormuş.
Tüneller Kapalıçarşı’nın altından da geçiyormuş tabii. Hatta

tarihinde yayınlandı 2 Yorum

Merzifon’da Ne Yenir – Total Akaryakıt İstasyonu – Kavurmacı

Son zamanlarda blogumda bir çok yazı yazdım. İş Analisti, İş Zekası, İş Analitiği hatta Rota Planlama gibi bir çok teknik konulara değindim. Ama google istatistiklerine baktığımda birde ne göreyim. En çok trafik “ılgazda ne yenir?” aramasından geliyor 🙂 Hatta ve hatta dişçim bile bu aramayı yaparak benim websiteme ulaşmış ve önerdiğim yerde yemek yemiş. Tavsiye ettiğim Yeşil Ilgaz Pide salonuna buradan selam olsun.

Geçen yine şehirler arası bir yolculuktaydım. İstanbul’dan Ordu’ya araçla gidiyordum. Yolda yemek yemek riskli bir iştir. Anadolu’da yemek yenecek o kadar çok yer varken, şehirler arası yolların üzerinde o kadar alternatifiniz bulunmaz. Ya yolunuzu uzatıp köylerini ilçelerin içine gireceksiniz ya da riske girip bir kaç deneme yapacaksınız. Ben bu riski aldım ve çok da memnun oldum.

Babam 19 sene boyunca Total Benzin İstasyonu işlettiği için yakıtımı her zaman Total’den alırım. Bu yolculukta da Total’den yakıtımı alacak şekilde rotamı planlamıştım. İstanbul Samsun Yolu üzerinde Merzifon’da bulunan Total Benzin istasyonunda durmuştum. Depomu fulledikten sonra nerede yemek yiyebileceğimiz konusunda istasyon çalışanları ile sohbete başladık. Kendisine köfte yiyebileceğimiz bir yer sormuştum. “Köfte bu yollarda risklidir. İçine ne koyulduğunu bilemezsin. Yedikten sonra seni rahatsız eder” dedi. Yani yiyene kadar o senin esirin, yedikten sonra sen onun esiri olursun dedi. Ben de sen bir tavsiyede bulun hele dedim. “Bak buranın kavurması güzeldir. Otur burada kavurmanı ye” dedi.

Mekana çok kanım kaynamamış olsa da adam haklıydı. Eşim ve eşimin teyzesi ile beraber oturduk mekana. Dışarıda ilk defa kavurma yiyordum. Hepimiz birer porsiyon kavurma istedik. Bakır kaplarda kavurmalarımız geldi.  Kapların alt kısmında sıcak su haznesi vardı. Kavurmanın yağı çabuk donduğu için bu şekilde bir çözüm bulmuşlar. Fondü gibi düşünün. Etler beklentimin çok üstünde lezzetliydi. Porsiyon doyurucuydu. Fiyat bu lezzete göre gayet uygundu. Yani diyeceğim o ki şaşırtıcıydı. Eğer kendi aracınızla yolculuk yapıyorsanız Total’de bulunan Kavurmacı’da durup tatmanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.

Buradan mekan sahibine de teşekkür etmek istiyorum. Neden? Biz yemeği yeyip muhabbetimizi edip çayımızı içtikten sonra arabaya atlayıp yola çıktık. 1-2 kilometre gittikten sonra yanımızdan dörtlülerini yakmış bir araba hızla geçip önümüze geçti. Ben de yavaşlayarak arkasında durdum. Arabanın içinden Kavurmacı restoranın sahibi indi. Elinde teyzemin çantası vardı. Biz yemeği yedikten sonra çantayı masada bırakıp yola çıkmışız. Abimiz çantayı kaptığı arabayla bize yetiştirmek için son gaz gelmiş. İnsanlık ölmemiş dedirten bir davranış. Acaba ben çantayı bulsam abimiz gibi mi yapardım yoksa içindeki telefon ile birilerini arayıp gelip almasını mı beklerdim? Allah razı olsun ve helal olsun diyorum buradan. Eğer gidip orada yemek yerseniz, çantasını unutan beyaz arabalı abinin selamı var diyin. O mutlaka beni hatırlar 🙂 Haydi iyi yolculuklar

kavurmaci

Adres: Mehmet Akif Ersoy Mahallesi İstanbul Yolu No:7/A Total Akaryakıt İstasyonu (Babali Kollektif Şti)

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Ilgaz’da Ne Yenir

Bir Önceki yazımda, Ilgaz’da ne yenir diye google’a sorduğumu ve cevap alamadığımı söylemiştim. Google Örümcekleri boş durmamış ve beim yazımı hemen indexlemişler. Bu sayede artık Ilgaz’da ne yenir sorusunun cevabı var.

Ilgaz’da Yeşil Ilgaz Pide ve Kebap’ta rahatlıkla yemek yiyebilirsiniz. Resimleri ekleyeceğim diyorum ve ekleyeceğim inşallah.

Kuşbaşılı Pidesini yedim ve onu tavsiye edeyim. Aç kalırsanız gidip otellerin yemeklerine paralarınızı dökmeyin. Tabi otelde kalıyorsanız da her gün gidip ılgazda da pide yenmez 🙂

Ilgaz Tatili – 2 – yazımla tekrar karşınızda olacağım 🙂

tarihinde yayınlandı 1 Yorum

Ilgaz Tatili – 1 –

Bu tatilde her güzel şey gibi bitti. Tam ihtiyacım olan zamanda çok güzel bir tatil yapma fırsatı buldum. 01.02.2010 tarihinden beri aralıksız olarak çalışıyordum. 1 senemi doldurur doldurmaz, ailece tatile gittik. Ailece terimini açacak olursak, Ben, eşim Zehra, Babam, Annem ve kardeşim Burak. 12 Şubat 2011 tarihinde başlayan tatilim, 20 Şubat 2011 tarihinde son buldu.
Cuma akşamından çantalarımızı hazırladık ve Cumartesi sabah erkenden yola çıktık. Gerçi Annemleri uyandırmasak ( ki görülmüş şey değildir 🙂 ) daha geç çıakrdık ama saat 10 gibi yola çıktık ( Erken :S ).

Ilgaz nerededir?
Yeri: Batı Karadeniz Bölgesinde, Çankırı ve Kastamonu il sınırları içerisinde yer almaktadır.

Ulaşım: Milli Park alanına Çankırı-Kastamonu Devlet Karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Kastamonu’ya 45 km., Ankara’ya 200 km., İstanbula 455 km. uzaklıktadır.

Özelliği: Orta Anadolu’dan Kuzey Anadolu’ya geçiş kuşağında yükselen Ilgaz Dağlık yöresinin arazi yapısı genellikle serpantinler, şistler ve volkanik kayaçlardan meydana gelir. Sahada yer yapısı kadar dağ oluşum hareketleri yönünden de ilgi çekici örnekler bulunmaktadır. Ülkemizin en uzun ve en hareketli kırık hattı olan kuzey Anadolu fayı, Ilgaz Dağının güney eteklerinden geçer. Ayrıca saha değişik karakterde vadiler sırtlar ve doruklardan meydana gelir, üstün peyzaj güzellikleri sunan jeomorfolojik yapıya sahiptir.

Ilgaz Dağının eteklerinden doruklarına doğru gelişen karaçam, sarıçam, göknar hakim ağaç türlerinden meydana gelen bitki örtüsü, zengin ormanaltı topluluğu ile desteklenmektedir. Bol ve bütün yıl akışlı akarsuları ile zengin bitki örtüsünün oluşturduğu şartlar karaca, geyik, yaban domuzu, kurt, ayı, tilki gibi yaban hayatı türlerine uygun yaşama ortamı sunmaktadır.

Milli Parkın diğer önemli bir kaynağı da kış sporları imkanıdır. Ilgaz Dağının bu doğal ve rekreasyonel kaynakları ana özelliğini oluşturur.
Kaynak

Son cümleden de anlaşılacağı üzere, kış sporu yapmaya gittiğimiz bir tatildi. Saat 14:00 civarı Ilgaz’a ulaşmıştık. Önümüzdeki tek engel, aç karnımızı doyurmak ve ılgazın eteklerini tırmanmaktı. Hemen 3G ile google’a bağlandım ve “Ilgazda ne Yenir” diye arattım. “Ilgazda ne Yenir” için hiçbir sonuç bulunamadı diye google bana cevap verdi. Ben de tırnak işaretlerini kaldırıp aradım. “Ilgaz’da otellerinkiler dışında bir tek yeme içme yeri bulunuyor. Zirve Cafe.” diye bir cevap verdi. Halbuki Zirve Cafe denilen yere çıkmak için deveyle beraber hendekleri atlamanız gerekiyor. Fakat biz açtık ve babam google’a güvenmediğini söyledi. Ben de kendisine katıldım. Ilgaz’ın merkezine gittik. Şehir merkezine diyebiliriz. Sonra sokaklarda dolaşıp eli düzü yüzgün bir restorant ya da pideci aramaya başaldık. Kendimi yabancı gibi hissettiğimi söylemek zorundayım. Bir iki üç derken yaklaşık 6 yerin önünden geçtik. Zaten ufak olan yerdeki tüm yemek yenebilecek yerleri gezmiştik. (Bu arada içeri girip çıkmıyoruz tabikide. Dışarıdan gözle anlamaya çalışıyorduk) Sonunda bir pideciyi gözümüze kestirdik ve içeri girdik. Taş fırını alev alev yanıyordu. İçerisi sıcak ve temizdi. İnsanlar temiz yüzlü ve temiz giyinimli idi. Oturduk. Siparişlerimizi verdik. (Yediğin söylenmez Sabri ayıp) Kuşbaşılı pide söyledik. Sonra adam siparişi aldıktan sonra dükkandan çıktı ve bir süre sonra elinde bir paketle geri geldi. Siparişi alan kişi, elimizde kuşbaşılı pide yok demedi ve gidip hemen kuşbaşı yaptırıp geldi. İçeceklerimizi sorduğunda, Ayran dedik ve hangi markalar olduğunu sorduk. Ne istersiniz diye sordu. Yani siz isteyin ben bulup getiririm diyordu. Söyledik getirdi. Soda istedik, yok demedi onu da gitti aldı getirdi. Şaşırtıcı derecede kibar ve müşteri memnuniyeti ön planda idi. Hemen taze sebzeler doğrandı ve güzel bir salata hazırlandı ve testi de su ile servis yapıdlı. Ben İstanbul’da böyle hizmet görmedim arkadaş. Sonunda pideler geldi ve asıl soru işareti cevaplandı. Acaba pideler nasıldı? Pideler 10 numara idi. İstanbulda Pide de Samsun’dan sonra yediğim en güzel pide diyebilirim. Fiyat Performans olarak baktığımda Pide De Samsun’u da geri de bırakan bir lezzeti vardı. Hamuru incecik ve etler tam kıvamında pişmiş çok lezzetli bir pide idi. Hem doyurucuydu hem de şişirmiyordu. Hani pide lahmacunu yedikten sonra gece uyurken hazımsızlık yapar ya. Artık suyundan mı hamurundan mı bilmiyorum, hiç problem olmadı. Sonuçta yemeğimizi yedik üstüne cila olsun diye 1 pide daha ortaya söyledik yedik 🙂
Sonunda hesap geldi. Ve Anadolunun gözünü seveyim. Çok uygun bir ücrete çok temiz ve çok lezzetli bir pide yemiş olduk.
Resimleri  buraya ekleyeceğim.

Karnımız tok, gözümüz pek Ilgaz dağını tırmanmaya başladık. yol kenarındaki Kar oranı tepeye çıktıkça artıyordu. Milli Park girişinde artık arabaların zincir takmasını gerektirecek kadar artmıştı. Neyseki Kar lastiği icat edilmişti ve bizde de o icattan mevcuttu.
Kalacağımız tesise yani Ilgaz Mauntain Resort’a ulaştık. Odalarımıza yerleştik ve çayımızı demleyip muhabbete başladık. Yarın büyük bir gün olacaktı çünkü Zehra’ya kayak dersi verecektik. Acaba kendisi kısa sürede öğrenecek miydi yoksa bir tarafını kırıp tatil zehire mi dönüşecekti? Belki de hiç öğrenemeyip bütün gün evde oturacaktı. Bunların hepsinin cevabı bir sonraki yazımda 🙂