Markasizsiniz.com adlı sitede yayınlanmış güzel bir yazı.
Yazının yayınlandığı adres : http://www.markasizsiniz.com/2009/04/is-gelistirme-is-analisti-teknik-analist-ne-demek/
Bazı anahtar kelimeler ve cümlelerle o kadar çok ziyaretçi geliyor ki Marka Sizsiniz’e! Bazı sorulara dilim döndüğünce cevap vermek boynumun borcu oldu. Başlıktaki departman ve ünvanları birlikte ele alarak ve kendi iş yaşamımdan örnekler vererek konuyu aktarmaya çalışacağım.
1999 yılında iş ararken insan kaynakları gazetelerinde, İngilizce verilen iki ilan dikkatimi çekerdi. Çok da anlayamadığım ve ilanlarda frima adı da bulunmadığı için bu pozisyonlar benim için daha da özenilir, gizemli bir hal almıştı. İngilizce ifadesi ile “business analyst” ve “system analyst”. “Vay be, bu pozisyonlarda çalışmak benim için hayal” diyordum. Üzerinden iki-üç ay geçmişti ki bir danışmanlık firması görüşmemizden hemen sonra “size İktisat Bankası’nda iş analistliği teklif ediyoruz” deyince ben çaktırmadan havalara zıplamıştım “Vay be, düşündüklerim dua yerine geçti her halde” diye. O günden sonra iş yaşamım harika bir şekilde ilerledi zaten. Neyse konuya dönelim.
Bu iki işin de bağlı bulunduğu departmanlar genelde Bilgi İşlem oluyor. Bildiğiniz gibi teknik geliştirme gereken tüm projeler de bu departmandan geçiyor. Fakat öyle bir süreci var ki, bir adımını atladığınız ya da önemsemediğiniz zaman büyük hatalara yol açabiliyor. Kısaca, bir proje ilgili tüm departmanlar tarafından takip edilir. Bu nedenle proje ekibinde bir çok kişi vardır aslında. Ve tabi ki proje bir kişinin liderliğinde başlar ve biter. Burada asıl önemli ve ilk yoğun analiz çalışmasını “iş analisti” ya da “ürün analisti” ve hatta “süreç analisti” diyebileceğimiz kişiler yapar. Tüm ihtiyaçların belirlenmesi ve analiz dokümanı olarak onaya sunulması için analist arkadaş-lar uzun toplantılar yapar ve gerekli tüm bilgileri toplar. Süreçteki en ufak ayrıntı ve yazılımın iş akışı bu dökümanda ortaya çıkmıştır aslında ama daha çok düz yazı ve diyagramlar şeklinde olur. Şimdilerde “Rational Rose” gibi “object oriented” mantıklı analiz uygulamaları kullanılıyor bildiğim. Bu da yazılımcıya bir çeşit teknik analizi de sunmuş oluyor. Bu dökümanda yazılanlar tüm proje ekibi tarafından onaylanmış olmalıdır. Yoksa “aaa ben böyle istememiştim” diyenler çıkabilir. Yeni istek geldiğinde çıkış tarihini ötelemek için referans dökümanı yerine geçer.
Teknik analistler ise bu dökümanda yazılanları, yazılımcılarla birlikte değerlendirerek en uygun sistem mimarisini ortaya çıkarır. Tüm “if-else” mantığı aslında bu aşamada ortaya çıkar.
Her iki analizi birlikte hazırlamaya çalışan analistler de vardır. İktisat Bankası internet bankacılığı projesinde öyle yaptık, çok da güzel idi. Yazılımcıya bir çeşit sadece kodu yazmak düşer. Yoğurda siyah derseniz, yazılımcı yoğurdu siyah yazar, bu çok normaldir. Biraz uç örnek oldu ama yazılımcılar da o süreci kadar çok öğrenirler ki iş analizindeki bir çok hatayı keşfederek analiste geri gönderebilirler.
Az buz bir işten bahsetmiyorum bir kullanıcı ekranının tasarımından, alanların özelliklerinden, hata mesajlarına ve performans-rapor kriterlerine kadar her şey bu dökümanlarda yazmalıdır. Bu dökümanlar sürekli arşivlenir, saklanır ve güncelleme gerektiğinde bu dökümanlar incelenir. Emin olun yazılımcılar da analistler de bir uygulamanın nasıl çalıştığını unutmuş olabilir.
İktisat Bankası’nda da, Turkcell’de de bilgi işlemde analist olarak çalıştım. Bankada internet ve mobil bankacılık uygulamalarını analiz ederken hem iş hem de teknik analist gibi çalıştım. Aslında belirli bir proje lideri yok ise projeyi “lead” eden kişi de analistler oluyor. Çünkü konuya en hakim kişiler onlar. Turkcell’de de bu şekilde devam ediyordu fakat Turkcell bir süre sonra “Servis ve Ürün Geliştirme” adında Genel Müdürlük binasında yer alan geniş bir departman oluşturdu. Aklınıza gelebilecek tüm projeler bu departmandan geçiyordu ve daha çok iş ve ürün analisti ünvanlı kişiler çalışıyordu. Teknik analistler ise yine yazılımcılara yakın noktada, yani bilgi işlem de devam ettiler. “Service&Product Development” departmanın en önemli amacı “business” departmanlarına yakın olmak ve ihtiyaçları daha yakından ve hızlı bir şekilde ele alabilmek idi. 2005 Temmuz başında ayrıldığımda bini aşkın proje talebi vardı ve bilgi işlem “hayır, olamaz” diyordu haklı olarak. Her şey müşteri memnuniyeti için doğru ama realiteyi de görmek gerek.
İki büyük kurumsal firmadan ve süreçleri yönetme konusunda çok hassas insanlardan bahsediyorum. Ama gelin görün ki iş geliştirme, iş analisti, ürün analisti, ar-ge departmanı ifadelerine hala bir çok şirket, özlelikle KOBİ’ler çok yabancı. Analiz yazmayı, proje yönetimi süreçlerine uymayı zaman ve para kaybı olarak görüyorlar. Yılların tembelliği ve boş vermişliğinden sonra “eyvah, tüm bunları nasıl düzelteceğiz” diyerek danışmanlık firmalarına çok daha fazla para ve zaman harcıyorlar. Doğru, pazarda hızlı olmak gerek ama bunun da bir dengesi olmalıdır, değil mi?
İş analisti, adı üzerinde analitik düşünmek zorunda. Her konuyu, her süreci, her detayı ayrı ayrı ele alarak ve bağlantılarını, etkilerini de düşünerek bu işi yapmak zorunda. En iyi analizde dahi hatalar olacaktır. Bir de yazılımda oluşabilecek hataları düşünün. Test ve production test aşamalarında da hatalar görülerek telafi edilmemişse o ürün, o uygulama pazarda patlar. Genel Müdür veya Yönetim Kurulu ile toplantıya hazır olun.
Küçük, büyük tüm şirket patronlarına sesleniyorum. Hemen her işinizi, probleminizi lütfen projelendirin. Ve bu süreci adım adım çalışanlarınıza öğretin. Ve ölçün, raporlayın. Ölçemediğiniz işe hakim olamazsınız.
Saygılarımla.
Kaynak: Markasizsiniz.com