Merhaba Herkese,
Öncelikle yazılarımı okuyan herkese teşekkür ederim. O kadar güzel tepkiler aldım ki, bir haftadır ayaklarım yere basmıyorum. Özellikle bir şekilde tanıştığımız, konuştuğumuz, gıyaben bildiğimiz ve hayatımda yeri olan insanların yazılarımı okuması beni çok mutlu etti.
Yazarın Notu: Yazar kısaca yazısının gecikeceğini yazıp çıkacaktı. Fakat ardından bir kaç veri koyayım dedi. Fakat onu koyarken aklına çok önemli bir şey geldi. YamYam etkisi (Cannibal Effect) İkinci bölümün birinci bölümden daha fazla neden okunduğunu yazacaktı fakat bu kadar basit bir konu için bile yazacak bir sürü abur cubur buldu. Ve yazı biraz uzadı.
Google Analytics üzerinden kısa bir analiz yaptım. Sonuç, 2. Bölüm, 1. Bölüm’den 4 kat daha fazla okunmuş. Peki neden?
“Çünkü 2. Bölüm’ün okunabilirliği daha fazlaydı” dediğinizi duyar gibiyim. Evet bence de, ikinci bölüm çok daha okunabilirdi. (Hatta arada açıp ben de tekrar tekrar okuyorum 😀 ) Ama kazın ayağı öyle değil. Peki nasıl?
Önce sonuç değerlerine bakalım:

Bölüm 2 : 703 Sayfa Görüntülenme
Bölüm 1: 164 Sayfa Görüntülenme
Tam 4.28 katı fazla görüntülenmiş. Şimdi aklımızdaki soru işaretlerini cevaplamak için sesli düşünelim. Bir yazının anlatım tarzı gerçekten bu kadar etkili olabilir mi? Bunun nasıl anlarız ki? Sanırım en kolay yol şu olmalı: Senin normal bir yazın ortalama kaç kere okunuyor. Bunun bilirsek, daha kolay analiz yapabiliriz. Ama bir dakika, Diyelim ki ortalama 100. Bu neyi kanıtlayacak ki? Ortlamanın tam 7 katı olması için farklı bir şeye ihtiyaç var! Reklam!
İşte sorun da bu. Siz dünyanın en güzel yemeğini de yapsanız, en güzel kıyafetini de üretseniz, en iyi youtube kanalı da olsanız, en güzel fotoğrafları da çekseniz, sizin reklama ihtiyacınız var. Reklam deyince aklınıza geleneksel reklamlar gelmesin. TV’de “az sonra” dedikten hemen sonra çıkan reklamlardan bahsetmiyorum. Tabi onlar da var ama benim söylediğim, bazen arkadaş tavsiyesi, bazen foursquare’daki 9.2 puan, bazen Vedat Milör, bazen oyun içinde iki tur arasında çıkan reklamı, bazen ünlü bir kişinin üstündeki kıyafet markası, bazen tuzun etle buluştuğu o an bile olabilir. Fakat siz içeri giren müşteriyi arttırmalısınız ki, dönüştürme oranınız değişsin. (Conversion rate konusuna girmeyelim çıkamayız 🙂 )
Blogdaki iki yazıya bir de bu açıdan baktım. Yani bir önceki imajda bulunan rakamları kaynaklarına göre detaylandırdım.

Bölüm 1

Bölüm 2
Reklamın gücü adına! Vay be. Bu sonucu ben de beklemiyordum. Kısa bir ön bilgi vereyim. Birinci yazıyı sadece whatsapp üzerinden 4 gruba yolladım. (Gruplardan bir tanesine aşırı baskı yaptım ve okumaları konusunda yıldırıcı bir politika sergiledim. Teşekkürler GoyDoy Atları) Fakat ikinci yazıyı tüm mecralarda yayınladım. Facebook, Twitter ve Linkedin (tabi Whatsapp grupları da) Sonuçlar ortada. İkinci yazıyı birinci yazıyı dövmüş. Ama hala soru cevaplanmadı. Okunabilirlik mi reklam mı?
Burada analizi bir alt detaya indirmek gerekiyor ve şu soruyu sormamız gerekiyor. “Senin ikinci yazında, birinci yazının linki de vardı. Yani insanlar ikinci yazıyı okumak için gelip ardından birinci yazıyı da okumuş olabilir. Bu sebeple birbirini de tetiklemiş olabilir. Bir reklam iki yazıyı da etkilemiş olabilir” Bir de şunu soralım. “Sen birinci yazıyı yayınladıktan sonra hemen bir hafta sonra ikinci yazıyı yayınlamışsın. Ana sayfada ikinci yazı daha üst sırada gözükmüş, sen birinci yazıya yeterince zaman vermemişsin. Yeni ürün piyasaya sürdüğün için YamYam etkisine neden olmuşsun”
Evet arkadaşlar, bu yazı böyle uzar gider. Bence ikinci yazının daha çok okunmasının nedeni evet reklam ama hikaye şeklinde olmasının büyük etkisi var. (Bounce Rate oranı) Bunu göz önüne alarak 3. yazıyı farklı bir formatta tekrar kaleme alıp yazmaya karar verdim. O yüzden yazı biraz gecikecek. Güzel bir konsept olacak. Biraz sizi bekleteceğim. Umarım beklediğinize değer.
Selamlar