tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Baba ve Çocuk

Baba dediğin, çocuğunu korumak için her şeyi yapmalıdır.
Baba dediğin çocuğu çağırdı mı iki eli kanda olsa gitmelidir.
Baba dediğin zor zamanında kucaklar çocuğunu
Çünkü baba ile çocuk emanettir birbirine tanrıdan.
Anne dediğin çocuğa hayat verir.
Sonra çocuk küçük elleriyle tutar
babanın ellerini ve çocuk babaya hayat verir.
Babanın gücünün sonudur çocuk.
Her şey unutulur onun için çokcana.
Babanın günahlarının toplamıdır çocuk.
Onun yerine yanar çok cana ateşte.
Babanın olamadığı her şeydir çocuk.
Onun umutları yaşar çok cana içinde.
Babanın yalanıdır çocuk sonunda ortaya çıkmış.
Çocuk babanın kanayan elidir çocuk
Çocuk babanın akmayan gözyaşlarıdır
Çocuk babanın sakladığı sevgisidir
Babanın yumuşak derisi, içinde atan kalbidir çocuk
Çocuğun babasını hedefleyen çocuğuna sallamalıdır kılıcı
Çocuk, babanın emaneti çocuk
Babanın kaybedemeyeceği tek şeydir çocuk

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Ne Kola Ne Pepsi

Evet yanlış duymadınız. Ne Kola Ne Pepsi Sadece YediGün.

Bitiyor. Şimdi askerliğin son günlerini yaşıyorum. Haftaya perşembe inşallah İstanbuldayım. Eski şirketimde tekrar göreve başlamak üzere sözlü bir anlaşma yaptık. Geri döndüğümüzde daha büyük projeler üzerinde çalışacağımızın kokusunu alıyorum. Bu aralar Veri Madenciliği konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Şafak Sıkıştırıyor.

İstanbul bekle beni…

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Dost’tan Aruz

Durmuyormuş mazinin ezvakı göçmüş yokluğa
Bak muhabbet kaldı dostun siretinden yadigar.
(failatün failatün failatün failün)

mazi:geçmiş
ezvak:zevk

Kendisinin Aruz ölçüsüyle yazdığı ilk beyit olması ve buna muhattap olmak beni çok mutlu etti. Teşekkürler Dost…

Aruz ölçüsü, nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçü. Sözlük anlamları ‘yön’, ‘yan’, ‘bölge’, ‘bulut’, ‘keçi yolu’, ‘deli’, ‘sarhoş deve’, ‘çadırın orta direği’, ‘karşılaştırılan’, ‘ölçü olan şey’ gibi çeşitlidir. Edebi kavram olarak, bu anlamlardan hangisine dayandığı tam olarak bilinmemektedir. Develerin yürüyüşünden, demircilerin sistematik çekiç vuruşundan veya çamaşırcı kadınların tokmak seslerinden çıktığı görüşleri vardır. Bir çadırı direğin ayakta tutması gibi, divan şiiirini ayakta tutan en büyük unsurun aruz olduğu düşünülür. Aruz bilimini bir öğreti biçiminde ilk olarak ortaya koyan ünlü Arap dilcisi İmam Halil bin Ahmed’dir. Aruz ölçüsü, Arap, Türk, Fars, Afgan, Pakistan ve kısmen Hint edebiyatında kullanılmaktadır.

Aruz hecelerin sayısını değil, şeklini esas alır. Aruzla yazılmış şiirlerde, her bir mısranın heceleri, diğer mısraların aynı hizadaki heceleriyle aynı açıklık(kısalık) ve kapalılık(uzunluk) noktasında birbirlerine denktir. Açık(kısa) hece ( . ) işaretiyle; kapalı(uzun) hece (-) işaretiyle gösterilir. Ayrıca med’li adı verilen, bir buçuk hece değerinde ( .- )işaretiyle gösterilen hece değeri de dört sesten oluşan heceler için kullanılır.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Yüksek Lisans Yapmak ya da Yapmamak

Yüksek Lisans çoğu lisans öğrencisinin mezun olduktan sonra, kendince bazı sebeplerden dolayı yapmak istediği eylemdir. Yurt Dışında yapıldığı gibi güzel yurdumun üniversitelerinde de yapılmaktadır. Yurt Dışı fobisi olan yada yurt dışına çıkacak yeterli ödenek bulamayan öğrencilerin tercihi genelde Yurtiçi olmaktadır.

Yüksek Lisans Nedir?
Akademik kariyer yapmak için ilk adımdır. Gelecekte bir doktor yada profesör olmak isteyen kişinin lisans eğitiminden sonra bitirmesi gereken ilk eğitim planıdır. (Yurt dışında yüksek lisans yapmadan direkt doktora yapma imkanı bulunmaktadır). İsmi gibi kendiside gayet Yüksek bir eğitim seviyesidir. Normal eğitim süreci 2 sene sürmekle beraber, tamamlanamayan krediler yada bitmeyen bitirme tezi yüzünden bir sene uzayabilmektedir.

Niçin Yüksek Lisans Yapılır?

1- Yüksek lisans akademisyen olmanın ilk adımıdır.
2- Askerliği tecil ettirmek için bir yoldur
3- Öğrenci haklarını devam ettirmek için

Yüksek Lisansın avantajları
Belirli konularda teorik olarak çok iyi bilgilere sahip olursunuz.
Yüksek Lisans sayesinde İngilizcenin bir hayli gelişir. Öğretim hayatınız makale okumak ile geçtiği için, ve makalelerin çoğu İngilizce olduğu için, ister istemez iyi bir ingilizceye sahip olursunuz.
Toplum arasında, Yüksek Lisans yapan öğrencilere farklı gözle bakılır ve övünerek söz edilir. Özellikle aileler yüksek lisans yapan yavrularını öve öve bitiremez.
Askerliği en az 2 sene tecil etmiş olursunuz.

Yüksek Lisansın DezAvantajları
Lisans Döneminde yata yata geçtiğiniz dönemleri özelmle anarsınız.
Haftada 2 gün okula gitmenize rağmen geçemk için her gün okula gitmeniz gerektiğini düşünürsünüz.
Okula gittiğinizde kendi döneminizden kimseyi göremeyince bunalıma girer ve kendinizi asosyal bir mahluk olarak görürsünüz.
Siz yüksek lisansın ilk döneminin derslerini zar zor tamamladığınızda, arkadaşlarınızın askerden geldiğini görüp bir ah çekersiniz.
Mulakat dönemi tamamen kabus olur. Sizi küçük gören akademisyenler yüzünden okullara karşı büyük bir antipatiye sahip olursunuz.
Mezun olunca ne olcam korkusunu ertelemiş olacağınızdan, tekrar karşılaşma olasılığı yüksek bir durumdur.

Yüksek Lisans Yaparken Çalışmak
Yüksek Lisans yaparken kişilerin çalışma eylemi 2 durumda gerçekleşir. Birincisi part time çalışmak, ikincisi haftada 1 gün şirketten izin almak. Part time çalışma eyleminde, maaşların düşük olmasındna dolayı, çalışıp çalışmadığınızı anlayamazsınız ve genelde bu tarz işle bölümünüzle alakalı değildir. Bu sebeple size fazla gelir getirmezken, yogun bir tempoda hayatınızı sürdürürsünüz.
Haftada birgün izin alarak gittiğiniz yüksek lisans programı, eksik bir porgramdır. Derslerin en az %50 sine giremezsiniz ve çoğu dersten kalırsınız. Geçtiğinizi çoğu derside çok anlamadan geçersiniz. Ortalamyı düşürürseniz okuldan atılmanız muhetemeldir Bu gibi durumlardan dolayı bu yüksek lisans tam oalrak yüksek lisans kategorsine girmez.
Sonuç olarak yüksek lisans, bir işte çalışılmadan gidilmesi gereken bir eğitim dönemidir. Emek ister, azim ister ve sıkıntılı bir dönemdir.

tarihinde yayınlandı 2 Yorum

Mezun olmadan yapılması gerekenler – 1

Mezuniyet sonuç olarak karşılaşacağımız yegane durumdur. Sonuç olarak mezun olmadan önce öğrencilerin önlem niteliği taşıyan bazı olayları gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Öncelikle karar mekanizmalarındna biri, mezun olunca ne yapmayı düşündüğüdür.

1-Babamın işi var. Onu devam ettireceğim.
– Babamın işinde mezun olduğum bölümle ilgili çalıaşcağım
– Babamın işinde patron olacağım

2-Hemen Sektöre atlayacağım ve bir firmada mezun olduğum bölüme uygun bir departmanda çalışacağım
– Büyük çaplı bir şirkette çalışacağım
– Küçük çaplı bir şirkette çalışıp her kademeyi öğreneceğim

3-Yüksek Lisans Yapacağım. Çalışmayı düşünmüyorum.
– Asistan olmayı düşünüyorum
– Okumaya doymadım. Biraz daha öğrenci oalrka takılacağım

Bu maddeleri aslında çoğaltmak mümkündür. Fakat yazılı her durum için geçerli bazı olmazsa olmazlar vardır.

Bunların başında, öğrencilik döneminde özgürlüğün tadını çıkarmaktır. Öğrencilik hayatı bitince, evde hiç bir şey yapmadan otursanız bile artık bir eksiklik vardır. Hatta farkedilmesi hiçte zor olmayan bir eksiliktir. Artık gidecek bir yeriniz yoktur. Okula gidipte vakit ölüdermezsiniz yada ders arasına çıkıpta, (okulu sevmeseniz bile) bir iki dolaşayım diyemeyeceksiniz. Okula gideyim ne var ne yok diye bi bakayım deseniz bile, gerek okulun uzaklığı, gerekse de okula gittiğinizde tanıdık simaların az olmasındna dolayı hiç haz duymazsınız. ÖZellikle derse girme gibi bir şansınız olmadığı için, derse girmedeiğiniz için sıkılırsınız (!) Bu sebeple, mezun olmadan önce mutlaka kişinin oturup düşünmesi ve bu okuldan nefret etse bile bunundan zevk alacağı yönü düşünmesi gerekir. (Bunlar Mazohist yada Mazoşist eğilimler değildir)

İkincil olarak, mezun olmadan önce sevdiğiniz arkadaşların değerini daha iyi anlamanız gerekmektedir. Üniveristenin kişiye bıraktığı en önemli miraslardan birisi, arkadaştır. Bu arkadaşlar mezun olduktan sonra sizin sermayeniz olacağını asla unutmayın. Üniversite arkadaşları çok ayrıdır. Özellikle, aynı evi paylaştığınız ve sevdiğiniz arkadaşlarınız varsa içinizde hep bir ukte kalır ve “Hay ben bu vakti geri alabilsem” dememek için bu kişilere önem verin yada önem verilen kişiler olun (Abarttım farkındayım:))

Son olarak, hocalarınızla iyi geçinin. Referans mektubu almak için değil. Onlara mezun olduktan sonra gerçekten ihtiyaç duyacaksınız. Özellikle 2. ve belki 3. madde de ki işleri yaapcaksanız takıldığınız yerler çok olacaktır. Hatta ve hatta, okurken ders çalışmadığınız akdar mezun olduktan sonra ders çalışacağınız konusunda garanti verebilirim.

18 Nisan 2008

tarihinde yayınlandı 4 Yorum

Ben Matrix Miyim?

Bir Analiz yapıyordum. Ama verinin içinde boğulduğum için kendime bir çıkış yolu ararken sonunda buldum. Fakat bu seferde kendimi Matrix’te gibi hissettim. Exceli yukarı aşağı yaptıkça sayılar anlam kazanıyordu. Kendime aynada baktım. Farklıydım. Kurtarıcıydım. Başarabilirdim. Derken müdürüm beni çağırdı. “Ne o dalmışsın” dedi. Bana özellikle “NEO” demişti. Çok mutluydum. Mutluluktan havalara uçtum. Matrixim ben.

tarihinde yayınlandı

Bir sistem analisti olarak yaratılmadığınızın 10 işareti

www.fazlamesai.net adresinde SHiBuMiGo adlı kullanıcı tarafından çevrilmiştir.

ABD’deki iş bulma kurumunun öngörüsüne göre 2014 yılına kadar sistem analistlerine olan işgücü ihtiyacı, ortalama işgücü ihtiyacının üzerinde olacak. Bunda en önemli etkenlerden biri kurumlarda kullanılan teknolojik sistemlerin iş ihtiyaçlarına paralel olarak sürekli daha karmaşık hale gelmeleri. TechRepublic’den çevirdiğim bu yazıda bir sistem analistinin sahip olma(ma)sı gereken 10 nitelikle ilgili tespitler yer alıyor. Orjinal İngilizce metne http://blogs.techrepublic.com.com/10things/?p=280 adresinden ulaşabilirsiniz.

#1: Müşterilerinizin IT’ye ayak uydurmasını bekliyorsunuz

İş ünvanında “analist” sözcüğünün geçiyor olmasının sebebi, sizden beklenenin iş ihtiyaçlarını analiz etmeniz ve IT’nin müşterilerine daha iyi hizmet veriyor olmasını sağlamanız olmasıdır. IT tarafında işlerin daha iyi ve daha güçlü işlemesini sağlayacak bir plan ile ortaya çıkabilirsiniz, ancak iç müşterilerinizin hemen kendi süreçlerini değiştirerek sizin planınıza uygun çalışmaya başlamalarını beklemeyin – planınızın işleyebilmesi için en azından bu değişikliğin kendi çıkarlarına olduğu konusunda onları ikna etmeniz gereklidir.

#2: Üst yönetim ile çalışmayı sevmiyorsunuz

Bazı tepe yöneticilerin teknolojinin neler yapıp neler yapamayacağı konusunda hiçbir fikirleri olmadığı bir gerçektir. Şu var ki, bir üst düzey yönetici yıllardır Blackberry’si üzerinden e-posta atmaktan daha teknolojik bir şey yapmamış olabilir. Bu kişilerin gerçek dışı taleplerini yönetmeye çalışırken bir taraftan aynı kişilerin sizin bir yılda kazandığınızı bir ayda kazandıklarını biliyor olmak da egonuz açısından rahatsız edici olabilir. Onların nerede yanlış yaptıklarını sabırlı bir şekilde kendilerine izah edemiyorsanız – cehaletlerini küçümseyici bir tavır almadan -, bir sistem analisti olarak başarılı olamazsınız.

#3: “Hayır” diyemiyorsunuz

“Hayır” diyebilmek hayatın tüm aşamalarında önemlidir, ancak bir sistem analisti olarak bir gün işinizin devamı buna bağlı hale gelebilir. Patronunuzla, onun patronuyla ve operasyon tarafının yöneticisiyle bir toplantıda olduğunuzu düşünün. Birisi o anda sizi yeni bir geliştirme ile ilgili onay vermeniz konusunda ikna etmeye çalışıyor ve patronunuz da size yardımcı olmuyor. Baskı altındayken, birçok kişi o anı kurtarabilmek için “Evet” diyebilir. Ancak bu yeni geliştirmeyi istenen süre ve bütçe ile yapabileceğinizden gerçekten emin değilseniz, bu baskıya karşı koymanız ve vakit kazanmanız gereklidir. Mantık dışı bir görev ile ilgili onay vermek başarısızlığın ilk adımıdır.

#4: “Evet” diyemiyorsunuz

“Hayır” demek sizi imkansızı vaat etmekten koruyabilir, ancak bu sözcüğü tutumlu kullanmanız en iyisidir. Bir sistem analisti olarak başarı elde etmek için, kendinizi iç danışman olarak görmelisiniz. İşletmenizin para kazanabilmek için IT araçlarına ihtiyacı var, ve siz bu araçların nasıl kullanılacağını belirlemelisiniz. Kendi iç müşterilerinizle birlikte çalışarak “Evet” diyebileceğiniz bir planı ortak yaratın. Neye ihtiyaç duyacağınızı tespit edin: Daha fazla vakit, daha fazla para, daha fazla insan ya da araç kaynağı – ve taleplerinizin arkasında durmak için kendinizi hazırlayın.

#5: Derme çatma ve kısa vadeli çözümlerden nefret ediyorsunuz

Çok az sistem analistinin elinde bir sistemi tümüyle baştan tasarlama ve sınırsız kapasite ile genişletme imkanı olur. İş çoğu zaman aynı eski platform üzerinde yamalanmış eski kodlarla yeni şeyler üretmekten ibarettir. Örneğin, bir iş ihtiyacını zamanında sunabilmek için tek seçeneğiniz küçük bir uygulama yaratıp onunla veriyi bir yerden alıp, işleyip, başka bir uygulamaya göndererek işletmenin erişip kullanabileceği yeni bir bilgi kaynağı yaratmaktır. Bu o an için amaca ulaşmayı sağlasa da, sonrasında sistemin kirlenmemesi için verinin doğru biçimde işlenmesini sağlayacak uzun dönemli bir plan sunmanız daha iyi bir fikir olacaktır.

#6: Yalnızca büyük resme odaklanıyorsunuz

Sistem seviyesinde bir çalışan olarak, bürokrasi yerine büyük resim hakkında daha fazla kaygı taşıyor olabilirsiniz. Ancak firmalar çoğu zaman her işin yapılması ile ilgili özel bir süreci takip ederler. Sıkı kontroller içeren prosesler kullanıcıların kaprislerine karşı sizi bir yere kadar koruyabilir, ancak aynı zamanda sizin projede ilerlemek yerine formlar ile uğraşmanıza sebep olarak sizi yavaşlatabilir. Dahası, yazılmayı bekleyen bir sürü dokümantasyon ve ilerleme raporu varken, harcamak isteyeceğinizden çok daha fazlasını testlere ve bürokrasiye ayırıyor durumda kalabilirsiniz.

#7: Karar almak için sezgilerinize güveniyorsunuz

Analiz ve sezgi birbirlerinden aşırı derecede farklı karar alma yöntemleridir, ve siz analiz yapmak için maaş alıyorsunuz. Yalnızca benzer tecrübelerinize, doğuştan yeteneklerinize ya da altıncı hissinize güvenerek işinizi yapamazsınız. Sonunda haklı çıkabilirsiniz, ancak projenizin planlama aşamasında, birçok iyi yönetici size çalışmanızı göstermenizi isteyecektir (matematik dersinde olduğu gibi). Unified Modeling Language (Birleşik Modelleme Dili – UML) ya da benzer modelleme araçları ile biraz vakit geçirmeye kendinizi hazırlayın. Peçete üzerinde karalayacağınız bir akış diyagramı kesinlikle yeterli olmayacaktır.

#8: Dinlemiyorsunuz

Mantıksal karar alabilme yeteneği bir sistem analisti için çok kritiktir, ancak başarılı olabilmek için başka kişisel yeteneklere de ihtiyacınız var. Bunlardan belki de en önemlisi dinlemektir. Son kullanıcılarla biraraya geldiğinizde, onların ihtiyaçlarını dinleyin ve pekiştirme soruları sorarak projenin iş tanımlarını mükemmelleştirin. Firmanın bir bütün olarak projenizden elde etmeyi beklediklerini anlayabilmek için mutlaka üst yönetimi de dinlemelisiniz.

#9: Taviz vererek uzlaşmanın kaybetmek olduğunu düşünüyorsunuz

Her zaman “doğru” cevabı kendinizin mi bildiğini düşünüyorsunuz? Hiçkimse eğer ihtiyaçlarını karşılamıyorsa doğru cevabın ne olduğunu umursamaz. Sizin en şık ve mantıklı tasarımınız eğer bütçeyi aşıyorsa ya da zaman planına uymuyorsa yetersiz bir tasarımdır. Firmanın sınırları doğrultusunda taviz vermeye ve projenizi yeniden oluşturmak zorunda kalabilmeye hazır olmalısınız.

#10: 9-5 haricinde çalışmak istemiyorsunuz

Sistem analisti ünvanı genel olarak sistemin bütününden sorumlu olmayı ifade eder. Bir problem çıktığında, sorun çözülene kadar çalışmanız gerekir. Günler boyunca uzun geceler ve haftasonları ofiste çalışmaya hazırlıklı olun. Eğer kendinizi bir anda tüm sistem hakkında tek bilgi sahibi kişi olarak bulursanız, en kısa zamanda birini kendi yedeğiniz olarak eğitmeye başlayın. Eğer firmanız sizin ve birbaşkasının böyle bir eğitime vakit ayırmasının gerekli olduğunu düşünmüyorsa, onları size bir otobüs çarptığı takdirde sistemin ve firmanın ne hale gelebileceği konusunda iyice bilgilendirmeniz gereklidir 🙂

 

tarihinde yayınlandı 5 Yorum

Sistem Analisti ve Ben

-Sabri sen ne iş yapıyorsun
-Sistem Analistiyim
-Hımm. İyiymiş. Peki ne iş yapar Sistem Analisti
-…..

Zaman zaman ben de iş tanımımı yaparken zorlanıyorum. Detaylı bir şekilde açıklamak yerine mühendis diye kestirip atıyorum. İnternette biraz araştırdım yaptığım işin tanımını. Aşağıda çeşitli kaynaklardan alınmış bir derleme bulacaksınız. Ardından bu yazıyı yazmaya iten sebebi size açıklayacağım.

“Sistem Analisti : (bilişim) İşlemleri bilgisayarla yapabilmek için inceleyen, nasıl yapılacağına karar veren ve çalışma sistemini hazırlayan kişi (1)”.

“Sistem analisti, sistemlerin küçük değişiklikler yoluyla etkin hale getirilmesi veya yeniden planlanmasını sağlamak amacıyla analiz edilmesiyle ilgilenen kişidir (2)” .

“Sistem analist, insanların, metodların ve bilgisayar teknolojisinin işleri en iyi şekilde yerine getirebilmeleri için, organizasyonun problem ve gereksinimleri üzerinde çalışır (3)”.

Sistem analisti, isminden de anlaşılacağı gibi sistemi analiz eden ve sistemin iyileştirme, geliştirme ve yenileme süreçlerinde birebir rol oynayan kişidir.

Ben şu anki çalıştığım firmada bu isimle görevime devam etmekteyim. Peki ben gerçekten sistem analisti miyim? Ya da ben sistem analistliği görevinde gelecek vaat eden birisi miyim? Sistem Analistliğini seviyor muyum? Sistem analistliğinin gereksinimi olan bilgi ve donanıma sahip miyim? ve sorular uzayıp gidiyor. Bu sorulara şimdi cevap vermeyeceğim fakat, “Sistem Analisti ve Ben” adlı yazı (dizisini) yazmama sebep olan Tunç Kılınç‘a teşekkür ediyorum. Bir dahaki Sistem Analist başlıklı yazımızda güzel bir alıntıya yer vereceğim.

1-http://tr.wiktionary.org/wiki/sistem_analisti

2-Özel Ergen – Sistem Analizi ve Planlama, Ege Üniversitesi Basımevi, 1988, Sayfa 17

3-Whitten/Bentley/Barlow, System Analysis & Design Methods, IRWIN, İkinci Basım, Sayfa 6