Öyle ki zaman bir anda uçup gitmiş ve ben büyümüşüm. Büyüklerimin tecrübeleri hayatı yaşamayı bırakıp, kendimi bir anda hayatın tam ortasında buluvermişim. Zaman pış pışlamayı bırakmış, deh dehlemiş beni. Uykudan uyanıpta, kendimi bir anda bir koşturmacanın içinde buluvermişim.
Denize kayalıklardan atlamak olarak öğrenmişiz çalışmayı. Suya girdiğinizde ilk çarpma anında vucuda yaptığı baskı ve suyun soğukluğunun her hücrede hissetmek… Suyun altında nefesinizi tutup, derinden yüzerek ilerlemek. Ama nefesinizin sizi daha fazla idare edemeyeceğini anlayıp nefes nefese suyun üstüne çıkışınız. Yüzemeye başlamak ardından. Öyle bir noktaya kadar yüzmek ki, artık hem geriye dönmek zor hemde karşı kıyıya ulaşmak… Çalışma hayatı böyle bir şey mi gerçekten. Dalgaların arada sizi zor durumda bıraktığı, boğulacak gibi olduğunuz anlar. Yuttuğunuz tuzlu su, sizin midenizi mi bulandırıyor… Dedim ya, öyle bir yere geliyorsunuz ki, artık geri dönmeye çalışsanızda, ilerlemek daha mantıklı geliyor ama yok mu o yorgunluk.. Kulaç atacak haliniz kalmıyor..
Peki çalışma hayatı gerçekten böyle ise Neden bir işe başlamak? Kimine göre yaşama amacı, kimine göre yaşama aracı…
Çalışma hayatınızda boğulmamanız ve yorulduğunuz yerde sizin elinizden tutan birinin olması temennisi ile…
Sabri