Neden hep iç bunaltıcı yazılar yazıyorum yada hep düşünceli olduğumda yazıyorum bilmiyorum ama sanırım mutluluğumu kendime saklıyorum. Herşey çok güzel gidiyor derken bir anda ortaya çıkan ve hayatı altüst eden olaylar. İnsanı bazen isyanakarlığa kadar sürükleyen, uçurumdan düşmenin an meselesi oladuğu olaylar.
Gelecekte bir gün…
Hıçkırıkların içerlerde bir yerde biriktiği, göz yaşlarının göz pınarlarından ağır ağır yola çıktığı o an… Vedalaşmak için yeterince zamanımız bile olmadı aslında. Bugün yola çıkıyorsun. Yolun uzun, aslında bende gelecektim seninle ama sen beni istemezsin diye gelmedim seninle. Bir gün nasıl olsa geleceğim yanına. Ama şimdi sen neden gidiyorsun. Bekleseydin biraz daha. Şimdi başlasak vedalaşmaya yetmezki zaman. Bir ömür biçilmiş sırtımıza ve sökülmeye başlamış doğduğumuz anda. Gün ve gün üzerimizden sıyrılmış kaftanımız. Ve an gelmiş, değişmiş üstümüzdeki örtü. Önce beyaz sonra yeşil bir örtü…
Şimdi sen yoksun. Çıkmışsın bile yola. Arkana baksanda son bir kez görsem seni. Kızarsın diye ağlayamıyorum bile. Dur gitme… Lütfen gitme. Bu kadar çabuk olmamalıydı…
Ölüm Ömürü bitirdi…
Ömür Ölümle bitti…
Ölüm yeni bir Ömürü getirdi…
Eski Ömür Ölümle anlamını yitirdi…